Ömrümüzün son 10 dakikası
Edremit-Van depremi, sadece binaları değil; bazı anlayışları da sarstı. Binaların sarsılıp yıkılmasına milletçe üzüldük, ama bazı ‘yanlış anlayış’ ve kabüllerin sarsılmasına da sevindik. Sarsılan şey, ‘biz’ ve ‘öteki’ anlayışı oldu. Bütün bir milletin Van ve ilçelerini etkileyen deprem sonrası yardıma koşması, eski anlayışların yıkıldığını gösteren güzel bir gelişme değilse nedir?
Gerek enkaz kaldırma çalışmaları esnasında ve gerekse deprem öncesinde dikkat çekici bazı hadiseler de yaşanmış. Bir okuldaki toplantıda “Yeter, canım sıkıldı. Daha sonra devam ederiz” diyen bir veli, toplantının sona ermesine sebep olmuş ve neticede velilerin deprem esnasında çöken okul binasının enkazı altında kalmasına mani olmuş. Nasip işte; ecel değişmiyor, son nefes ne bir gün önceye geliyor, ne bir gün sonraya kalıyor...
Van-Erciş’deki depremde 74 öğretmenin vefat etmesi de ayrıca tartışma konusu olmuştu. Öyle ya, başka hiçbir meslek grubunda bu kadar kişi enkaz altında kalmamıştı. Öğretmenlerin, ekseriyetle ucuz olduğu için eski binaları tercih ettikleri söylendi, ama kaderleri böyleymiş.
Depremden sadece 4 gün önce oradaki öğretmenlere seminer veren eğitimci Tarkan Zengin’in bir uygulaması belki de ‘deprem haberleri’nin en çarpıcısı. Seminer sonunda katılımcılara, “Hayatınızın son 10 dakikası olduğunu hayal edin ve geriye kalanlara bir mektup yazın” diyen Tarkan Zengin, yazılan mektupları ancak depremden sonra okuyabilmiş. “Hayatının son 10 dakikası”nın olduğunu düşünerek mektup yazan öğretmenlerden 74’ü, kaderin bir cilvesi olarak depremde enkaz altında kalmış. Arkadaşımız Umut Yavuz’un, Tarkan Zengin’le bu konuda yaptığı röportajı kaçıranlar varsa ilk fırsatta okumasını, eşine-dostuna da okutmasını tavsiye ederiz. (Bakınız: Yeni Asya, 15 Kasım 2011, ya da: http://www.yeniasya.com.tr/haber-detay2.asp?id=23239)
İşte, depremde vefat eden öğretmenlerin, “hayatlarının son 10 dakikası kaldığını” düşünerek geride kalanlara yazdıkları mektuplardan özetler:
l “Allah iman, Kur’ân versin. Ama dünyada kalanlar birbirinize karşı dürüst olun. Adaletli olun. İnsanları kırmayın. Gururunu rencide etmeyin. Sevgiler...”
l “Canım ailem, annem ve babam... Verdiğiniz emeklerden dolayı haklarınızı helâl ediniz. Sizden son bir isteğim var. Kardeşlerime ve dostlarıma selâm ediyorum. Söyleyin hepsi haklarını helâl etsinler. Kusurlarımı da affetsinler...”
l “Canım Ailem... Benim gibi sizler de buraya geleceksiniz. Öncelikle hakkınızı helâl etmenizi istiyorum. Anneciğim, babacığım, hakkınızı helâl ediniz. Beni duâlarınızda eksik etmeyiniz. Hayat geçici. Hayatın geçici olduğunu şu an daha iyi anladığınızın farkındayım. Asla dünyadaki mallara değer vermeyiniz. Bizler bu dünyaya bir şeyler için gönderildik. Yaratıcıdan geldik ve O’na döneceğiz. O’na döneceğimizi asla unutmayın. Ben unuttum. Dünya hayatına aldandım. Ev, iş diye diye ahiret hayatına yeterince azık toplayamadım. Ne olursunuz, sizler dikkat ediniz. Çocuklarımın şükürdar olmalarını sağlayın. İslâmî terbiye ile yetiştirin. Ben hep bunu erteledim. Siz onlara yardımcı olun. Ve asla Allah’tan umudunuzu kesmeyin. Hep O’na inanın ve ümitvar olun...”
l “Sevgili Eşim... Sevgili annem, babam ve canım abim sizleri her şeyden çok seviyorum. Canım eşim son nefesim, son cümlelerim… Rabbim cennette kavuşmayı nasip etsin. Herkesten helâlliğimi isteyin. Ne olursa olsun ağlamayın. Sizleri çok seviyorum…”
l “Anneme... Son 10 dakikamı yaşıyorum. Ağlamayın ve üzülmeyin. Allah ömrümüzü bu kadar belirlemiş. Arkamdan ağlamak yerine çok duâ edin, buna ihtiyacım var. Biz ölümden sonra her şeyin bitmediğini biliyoruz. Orada buluşacağımıza inanıyorum. Anne, sana yaşattığım üzüntüler için pişmanım. Beni affet, bu kızına hakkını helâl et. Biliyorum sen kıyamazsın bana. Seni seviyorum…”
Bu vesile ile depremde vefat edenlere bir defa daha Allah’tan rahmet diliyoruz. “Son 10 dakika”da değil, “son saniyede” ölebileceğimizi hiç unutmadan yaşayabilsek acaba şimdiki gibi mi yaşardık?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.