Zulümden Yalnızca Zulmeden Sorumludur
Allah’ı çok seven, Allah’tan çok korkan ve Rabb'ine yakın yaşamaya çalışan insanın üzerinde Allah'ın Adl sıfatı tecelli eder. Allah’ın, adil olan kullarını seven olduğunun bilincindeki inananlar için karşılarındaki kişiyi 'son kez affetme' ya da 'silme, bitirme' gibi Kur'an dışı mantıklar geçerli değildir. Geçmişte yaşananlar nedeniyle kin tutmak, nefret etmek bir yana, onlar haklarından bile bağışlayarak vazgeçerler.
Müminler, "bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.” (Al-i İmran Suresi, 134) ayeti gereği bağışlayıcı, şefkatli, merhametli ve adaletli davranırlar. Her durumda sevgiden, adaletten, barış ve dostluktan yanadırlar.
Bu üstün ahlak, insanlar arasında olduğu gibi, toplumlar arası ilişkilerde de geçerli olmalı. Toplumlar arasında anlaşmazlık ve gerilim yaşanması durumunda da Müslüman adaleti ayakta tutmalı. Kur’an’da buyrulduğu gibi:
Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. ( Maide Suresi, 8 )
Samimi inananlar toplumlar arasında daha önce yaşanmış çatışma, haksızlık ve zulüm nedeniyle birçok insanın yaptığı gibi düşmanlığı ilke edinmez, sevgi, dostluk ve barışın hakim olduğu ortamları meydana getirmeye çalışırlar. Toplum genelinde öfke, kin ve nefret güdülecek olursa, dost edinilecek ülke bulunamaz. Bu duyguların ölçü alınması, bütün ülkelerin düşman olduğu anlamına gelir. Çünkü tarih boyunca aralarında küçük ya da büyük, anlaşmazlık yaşamamış iki ülke yoktur.
Aynı düşmanlıkları ısıtıp ısıtıp gündeme getirmenin hiçbir yararı yoktur. Geçmişte yaşanmış hatalar nedeniyle gerilim yaşamak yerine sevgiyi ve bağışlayıcı olmayı tavsiye ederek huzur ortamı oluşturmak ve buna sebep olmak en hayırlı olandır. Allah'ın beğendiği güzel ahlak bunu gerektirir.
Bir zulme maruz kalındığında, zulümden o toplumun ya da ülke insanlarının tümü sorumlu tutulamaz. Allah Katında, zulümden yalnızca zulmü yapan sorumludur. Yalnızca zalim, yaptığı zulmün yasal karşılığını görür. İnkarcı ideolojilerin etkisindeki Darwinist-materyalist kişilerin yaptıkları zulümden, hiçbir suçu olmayan masum insanların da sorumlu tutulması ne Kur'an’a ne de akla ve mantığa uymaz.
Müslüman, insanları sevgi ve şefkatle İslam’a davet etmekle sorumludur. Müslüman olmayanları lanetlemek, aşağılamaya kalkışmak yerine güzel sözle yaklaşmak, akıllıcadır. İslam'ın güzelliğini, Müslüman iyi örnek olarak göstermelidir. Geçmişteki hatalarından dolayı toplumun tamamını lanetlemek, barış döneminde de kıtal ayetini esas alarak, "ölüm ve kan” sloganları atmak yanılgı olur. İslam akılla, sevgi ve şefkatle gelişir, yayılır. Düşmanlık, kin ve nefret politikalarıyla, Kur'an ahlakının dünya hakimiyetinden söz edilemez.
Samimi müminler savaş ortamında bile yiyeceklerini esirlere veren bir ahlaka sahiptir. Güzel sözle ve sabırla İslam'ın güzelliğini insanlara anlatırlar. Kardeşlik ve dostluğun önündeki engelleri bağışlayıcılıkla kaldırır ve insanları güzel ahlaka davet ederler. Samimi çabalarının karşılığını yalnızca Allah'tan beklerler. Rabb'leri de onlara başarı ve zafer yollarını açar.
Allah, inkar edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiçbir hayra varamadılar. Savaşta Allah (yardımcı ve zafer nasib edici olarak) mü'minlere yetti. Allah çok güçlüdür, üstün ve galib olandır. (Ahzab Suresi, 25)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.