KCK kandırmacası
Laf salatasıyla KCK’yı masum gösterenlerin şapkadan tavşan çıkarırcasına kıvranmaları, beni sadece güldürüyor. Hadi sol-liberallerin KCK’yı masum gösterme gayretlerini anladık; ne de olsa eski kankileri ama kendilerini “İslamcı” olarak adlandıranlara ne buyurulur?.. Bazı “İslamcı”lar, KCK avukatı gibi konuşmuyor mu, işte onların akıl bulanıklığıyla yazdıklarına, söylediklerine şaşıyorum. Gerçi niye şaşıyorum ki!... Böyle bir tavır onlar için normal. Bakıyorum da bazı “İslamcı”lar için “Türk” ve “İslam-Müslüman” kelimeleri yan yana getirildiğinde hemen “ırkçılık” olarak yaftalanıyor ama “Kürtlük” ve “İslamiyet, Müslümanlık”ı kendileri bol bol yan yana kullanıyorlar. Demek ki, “Türk” deyince ırkçı; “Kürt” denince masum oluyorsunuz. Bu tavrı sergileyenlerin KCK’yı paklama gayretleri son derece normal.
Neyse... Konumuz KCK savunucuları değil, bizzat KCK’nın kendisi.
Eskiden KCK yoktu; ERNK (Enîya Rizgarîya Netevî Kurdistan-Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi) vardı ve bu, PKK’nın da üstünde illegal bir kuruluştu. PKK silahlı çözümü savunurken ERNK, terör örgütünün etkilediği halk kitlesinin örgütlülüğünün adıydı. 2007’de, ERNK ad değiştirerek KCK (Koma Civaken Kurdistan-Kürdistan Topluluklar Birliği) adını aldı ama işlevi gene aynı idi. Yani ERNK de KCK da, örgütün beslendiği zeminin adıydı.
Öcalan, PKK’nın gelişmesini, “ülkeye açılmak, Ortadoğu’ya açılmak, dünyaya açılmak ve devletleşmek” olarak izah eder. İşte bu KCK yapılanması, devletleşmenin ilk adımıdır. KCK sözleşmesi de bunun yazılı belgesidir. Basına da yansıyan bu belgeler ve uygulamalar, KCK’nın silahlı eylemlerinden sonuç alındığı zehabıyla, devlet yapılaşmasının ilk adımıdır. Yaygın olarak kullanılan “paralel devlet” tespiti, yerindedir. Yarın öbür gün bazı yerleşim merkezlerinde PKK bayrağı görürseniz; KCK’nın örgütlediği yargıçlar, doktorlar, öğretmenler, idarî âmirler ortaya çıkarsa; hele hele, terör bitirilmezse, gelecek sene KCK, bölgede seçim falan yapmaya kalkarsa, hiç şaşmayın.
Son aylarda kararlı bir şekilde sürdürülen ve sonuç da alınan askerî operasyonlara paralel olarak yürütülen KCK operasyonları, örgütü şaşkına çevirdi. Ayrıca Ekim ayında yapılan askerî operasyonlarda öldürülen Yücel Halis, Emrah Bayer, Osman Rüstem ve Guhar Çekirge, hem PKK’nın, hem de KCK’nın üst düzey yöneticileriydi. Bunların da öldürülmesi, PKK ve BDP’yi telaşlandırdı.
KCK yürütme konseyi başkanı Murat Karayılan, aynı zamanda PKK’nın en üst düzeydeki yöneticilerinden değil mi? Duran Kalkan, Cemil Bayık, Mustafa Karasu, Bahoz Erdal... Bunların hepsinin KCK yürütme konseyi üyesi olduğu, kendi yayın organlarında sık sık zikrediliyor.
Üst düzey KCK’lılar terörist ama onların yönettiği taban masum, öyle mi?...
Özetlersek: KCK’yı masum gösterme çabaları, Öcalan’ı, Karayılan’ı, Bayık’ı, Karasu’yu, Erdal’ı masum göstermeye çalışmak demektir.
Geçen haftalarda “Koca koca profesörler, yayıncılar” yaygarası da yapıldı; şimdi de “Avukatlar da mı PKK’lı?” cayırtısı koptu. Ne yani, bazı meslek mensupları asla illegal faaliyetlerde bulunmaz mı? Bunlar “ruhban” mıdır ki, günahsızdırlar? Varsa suçları, adalete hesap verirler, şayet suçsuz iseler aklanırlar. Bu kadar basit.
KCK operasyonlarından rahatsız olan sol-liberallerin ve bazı “İslamcı”ların, Habervaktim Genel Yayın Yönetmeni, genç gazeteci Fatih Akkaya’yı okumalarını tavsiye ederim. Çünkü yaptığı analizler, objektif verilere dayanıyor ve çıkarımları, bir yandan geçmişi anlamamıza yardımcı olurken, bir yandan da yarını nasıl kurgulamamız gerektiği konusunda ipuçları veriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.