Bana Atatürk katliam yaptı dedirtemezsin!
-Lütfü Bey; Dersim konusunda yaptığı araştırmalarla, yazdığı kitaplarla tanınan CHP milletvekili Hüseyin Aygün’ün, Dersim katliamının Atatürk’ün bilgisi dahilinde gerçekleştiğini söylemesi ve buna bir kısım CHP milletvekilinin tepki göstermesiyle başlayan tartışma yeni boyutlar kazanarak sürüyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
-Dersim katliamının Atatürk’ün bilgisi dahilinde yapıldığını söyleyen tek CHP milletvekili Hüseyin Aygün değil ki. Daha geçenlerde bir televizyon kanalında CHP’nin eski genel başkan yardımcısı ve milletvekili Onur Öymen, “Dersim katliamını bizzat Atatürk yönetti” dedi. Bir başka televizyon kanalında da emekli general Osman Pamukoğlu, “Dersim katliamını bizzat Atatürk yönetti” demişti.
Yine bir zamanlar CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olan eski Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur da anılarında; o dönemde teğmen olarak görev yaptığı Dersim’deki katliamın anlatılamayacak boyutlarda olduğunu belirtmişti. Ve yine o dönemde emniyet müdürlüğü yapan, Dersim’de idam edilenlerin infazında bulunan İhsan Sabri Çağlayangil, “O dönemde Dersim’de binlerce insan kaçıp sığındıkları mağaralarda üzerlerine gaz sıkılarak fareler gibi katledildi” diyerek katliamın ne boyutta olduğunu dile getirmişti. Ailesinin fertleri de bu katliama maruz kalan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi de geçenlerde buna benzer şeyler söylemişti.
Hadi bütün bunları Atatürk’e, Cumhuriyet’e düşmanlıklarıyla bilinenler söylese şüphe edelim. Ama bütün bunları önde gelen Atatürkçüler, Cumhuriyetçiler söylüyorsa, nasıl şüphe edelim? Üstelik Dersim katliamını bizzat Atatürk’ün yönettiğine dair Trabzon’daki Atatürk Müzesi’nde resmi bir belge varsa, nasıl şüphe edelim? Görülüyor ki resmi belgeler, bilimsel gerçekler, o olayı yaşamış tanıklar, Dersim katliamının Atatürk tarafından yönetildiğini söylüyor. Ama buna rağmen bazıları adeta “Bize Atatürk katliam yaptı dedirtemezsiniz!” der gibi konuşuyor. Böyleleri bir zamanlar “Bana milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz” diyen Süleyman Demirel’i hatırlatıyor.
Oysa tarihi gerçekleri sonsuza kadar gizlemek, inkâr etmek mümkün mü? Bugünlerde Dersim milletvekili Hüseyin Aygün’ün başlattığı tartışmayla milletin bilgisine sunulan tarihi gerçekler gösteriyor ki, yakın zamana kadar millete anlatılan, millete öğretilen demek ki yalandan Atatürk’tü! Artık millet tanımak istiyor gerçek Atatürk’ü!
KAÇAK KOMUTANLAR
VİCDANİ RETÇİ OLABİLİR!
-Hükümeti yıkmaya yönelik faaliyetler yürüttüğü gerekçesiyle hakkında yakalama kararı bulunan Tümgeneral Mustafa Bakıcı yurtdışına kaçtı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
-Biliyorsunuz hükümete karşı darbe teşebbüsünde bulundukları gerekçesiyle tutuklanan paşaların avukatlığını yapan siyasetçiler ya da medyacılar, “Hakkında tutuklama kararı bulunan hiçbir paşa yurtdışına kaçmaz; onun için bunlar tutuksuz yargılanmalı” diyordu. Hatta Tümgeneral Mustafa Bakıcı’nın avukatı, “Kaçma ihtimali yok” gerekçesiyle hakkındaki yakalama kararının kaldırılması için mahkemeye bile başvurmuştu. Ama şimdi ne oldu?
“Paşaların kaçma ihtimali yok” gerekçesi, yine paşalarca çürütülmüş oldu. Paşalarca diyorum; çünkü hakkında tutuklama kararı olup da yurtdışına kaçan tek paşa Mustafa Bakıcı değil ki. Daha önce Tuğgeneral Levent Ersöz de yurtdışına kaçıvermişti. Mahkemeye çıkıp kendini savunmaktan bile aciz olana yurt savunması emanet edilebilir mi? Paşaların bu kaçışları iki itirafı aklımıza getirdi. Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner, “İki PKK’lı saldırdığında başta komutanlar siperleri bırakıp kaçıyorlar” demişti. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da “İyi ki bu paşalarla savaşa girmemişiz” demişti. Gerçekten de en ufak bir tehlikede ülkesini bile bırakıp kaçan Mustafa Bakıcı gibi paşalarla bir savaşa girilebilir mi?
Ya da eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner’in “İki PKK’lı saldırdığında başta komutanlar siperleri bırakıp kaçıyorlar” dediği türden komutanlarla bir savaştan başarıyla çıkılabilir mi? Hani şimdilerde vicdani ret konusu gündemde ya. Açıktan vicdani reddi savunanlara da bazıları “asker kaçağı” diyor ya. Acaba ülkesini de, siperleri de bırakıp kaçan bazı paşalar, bazı komutanlar da gizli birer vicdani retçi mi! İşin esprisi bir yana, ülkesini de, siperlerini de bırakıp kaçan komutanlar kadar mensubu oldukları orduya kim zarar verebilir ki?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.