Çağdaş olmak biraz da nihilist olmak mıdır?
Rengi, dili, dini, ideolojisi ne olursa olsun aynı zaman diliminde yaşayan insanlara çağdaş denir. Ama “Çağdaş insan kimdir?” diye sorulduğunda bundan maksat da buna verilen cevap da değerlerden âzade hemasır olma anlamına gelmez.
Burada çağdaş insandan kasıt yaşanılan çağa uygun olma hâlidir. Bugüne uyarladığımızda bütün çelişkilerine rağmen modern ve postmodern dönemi içselleştiren insandır. Bir anlamda Batılı dünya görüşüne yaslanan, değer yargılarını ona göre yorumlayan ve gücünü bundan devşiren insan...
Çağdaş insan biraz da anlamını nihilizm’de (hiççilik) bulur. Latince’de “hiç” anlamına gelen nihil sözcüğünden türetilen nihilizm, günümüzde birçok spesifik alt dala ayrılmakla beraber, en popüler tanımıyla; her şeyin anlamdan ve değerden yoksun olduğunu savunan felsefi görüştür. Bu felsefik akımın içeriğinin farkında olmadan onun anlam dünyasına yelkenleri açmak da pekâlâ mümkündür, bugün nice insanda olduğu gibi.
Alman filozof Martin Heidegger, nihilizm’i Batı düşüncesini oluşturan öğelerden biri olarak görür. Ona göre bu görüş, “değeri” ve “var olan”ı tanımlamak için gerçekte, varlık sorusunu sormayı kendine yasaklar.
Daryüş Şayegan ise; bu terimin en genel felsefi anlamından yola çıkarak, yokluğun bir anlamda gerçekten var olduğunu iddia eden birtakım görüşlere nisbet edilmesi, der. Nihilizm, ahlâkî alanda hayırla şer arasında her türlü ayırıcı özelliği inkâr eden görüşlerle de ilintilidir. Varlığı boş ve gerçek dışı sayan ve onu yokluk deneyimi yoluyla aşma arayışında olan bir sanıya da denir. (Batı Karşısında Asya: s.19)
Nihilizm; ahlâkî değerleri kabul etmeyen, sabit değerlere karşı çıkan, hiçbir iradeye boyun eğmeyen görüşlerin genel adıdır. Bu meyanda din, gelenek ve aile değerlerini reddeder. Katı bir şekilde, ahlâkın evrensel olmadığını savunur. Evrensel olan ahlâk prensipleri ile yerel olan ve kibar davranışları içeren âdâbımuâşeret arasını tefrik etmez.
Batı toplumu hızla nihilizme doğru sürükleniyor. Bunu söylerken Batı’ya dair bilinmeyen bir gerçeği fâş etmek ve bunun dolayımından zihinsel bir konformizme yaslanmak gibi bir niyetimiz yok. Aksine, amacımız Batı’nın içine sürüklendiği bilinen bu çıkmaz durumdan bizim de toplum olarak etkilendiğimiz yıkıcı gerçeğine parmak basmaktır.
Birçok filmde, dizilerde, magazin programlarında, gazetelerde ve farklı vasıtalar üzerinden adı konmadan halka nilizmin aşılandığını görüyoruz. Aile yapısının hedef alındığı, sabit değerlerle dalga geçildiği, bağlayıcı ahlâk kurallarının çiğnendiği ve çiğnenmeye teşvik edildiği bir vasat, nihlizm’den başka neye davet eder ki.
Yöneticiler çağdaşlığa ters düşme korkusuyla bunun önüne geçmiyor. Bizi biz yapan değerleri târumar edemezsiniz diyemiyor. Düşünce özgürlüğü ve sanat adına sabit değerlerimizle, toplumsal ahlâk ilkelerimizle oynayamazsınız itirazını yükseltmiyor. Aile içi zinayı (ensest), homoseksüelliği, evli eşlerin birbirlerini aldatmasını meşrulaştıramazsınız diyemiyor.
Uzmanlar alarm zillerini çalıyor: Boşanma oranlarında patlama var, gençler evlilik yaşını ürkütücü şekilde geciktiriyor, doğum oranında yaşanan düşüş geleceğimizi tehdit ediyor, alkol yaşı bilmem kaça düştü vs. vs..
Peki uzmanların bu tarz uyarıları dikkate alınıp gerekli önlemler alınıyor mu? Hükümet, karar mercii makamlar bu tesbitleri görüp de gereken önlemleri almıyorsa, vebâl altındadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.