Demek hâlâ savcılık yapıyormuş
Cumhuriyet gazetesi, Deniz Feneri davasında yaptıkları, suç üretme gayretleri ortaya çıktığı için davadan el çektirilen eski Savcı’yı savunmaya devam ediyor.. Gazete haberini yazmış, belki az kişi okumuştur kaygısıyla Mehmet Y.Yılmaz da köşesine taşımış.. Diyorlar ki özetle, bu adam, “Deniz Feneri Davası”ndan alındı, bakın görün onunla bağlantılı olma ihtimali bulunan bir davadan daha alındı.. İhalelerle ilgili bir soruşturmayı yürütüyormuş da bu davadan da el çektirilmiş, o yüzden bir komplo varmış. Mehmet Y.Yılmaz okurlarını buna inandırmaya çalışıyor. Konuya ilişkin yorumu ise, yeni savcının dosyaya hakim olması için zaman geçeceği bu sırada da vakit kazanılacağı..
¥
Birkaç farklı versiyonu var ama en çok bilineni sanırım, kurban ile ilgili olanı olduğu için onu anlatayım.. “Adamın biri son derece inanmış vaziyette anlatıyormuş; ‘çocuğu olmayan Hz.Davut, Allah’a dua etmiş, ‘Ya Rabbim, bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim’ demiş. Duası kabul olmuş. Hz.Davut, kızının adını Ayşe koymuş, gel zaman git zaman, çocuğun kurban edileceği zaman gelmiş, Hz.Davut kızı yatırmış, tam boğazını kesip kurban edecekken, Azrail, gökten bir keçiyle çıkagelmiş, ‘kızı bırak, al bu keçiyi kurban et’ demiş.” Devamını biliyorsunuz... Neresini düzelteyim ki?.. Mehmet Y.Yılmaz’ın yazısını okuyunca da bende bu his uyandı.. Neresini düzelteyim ki?..
¥
Birincisi Deniz Feneri’nden yargılananların işin başından beri istediği tek bir şey var, o da yargılamanın hızlanması. Özellikle şüpheli ya da sanık konumundaki bir kişinin, davanın yavaşlaması ya da zamana yayılması gibi garip ve meseleyi çıkmaza sokacak bir talebi olabilir mi? Bunu hangi akla mantığa dayanarak yazıyorsunuz inanamıyorum. İkincisi Sayın Savcı’nın Deniz Feneri ile bağlantılı olduğunu düşündüğünüz bir başka davadan da alınmasını eleştiriyorsunuz. Yani demek istiyorsunuz ki, belgede tahrifat yaptıkları iddiasıyla haklarında soruşturma başlatılan ve hakimin el koyma-tedbir koyma kararlarını değiştirerek uygulamakla suçlanan savcılar (sizin ifadenize göre söylüyorum) aynı davayla bağlantılı diğer davalara bakabilsinler.. Ben el çektirilen diğer davanın Deniz Feneri ile bir alakasını kuramıyorum ama, velev ki öyle olsun. Ana davaya bakamayacakları hükme bağlanmış olan hukuk adamlarının, aynı konunun (sizin bakış açınızla) tâli davalarına bakması gerektiğini savunuyorsanız, pes doğrusu.. Sayın Mehmet Y.Yılmaz, eğer aynı tartışma sizin açınızdan masum oldukları halde bir operasyona kurban gittiğini düşündüğünüz sanıkların da başına gelirse, aynı kararlılıkla sizin yanınızda duracağımı söylemeliyim önce.. Bir gün Silivri’de de benzer suç üretme yollarına girildiği iddia edilirse orada görev yapan savcılar için de aynı yerde duracağım. Fakat Deniz Feneri ile uğraşarak kat edebileceğiniz bir mesafe olmadığını daha anlamadınız mı? Yıllardır çalışıyorlar didiniyorlar bir suç bulabilmek için, bulabildiler mi? Herkes bir tane telefon kaydından söz ediyor. Mustafa Çelik’in, çocuğuna ders çalıştırdığını söylediği telefon konuşması.. Başka ne bulabildiler? Başka ne var ki?..
¥
Bakın belki unutmuşsunuzdur. Belki okuyunca (hiç ümidim yok ama) vicdana gelirsiniz, insafa gelirsiniz diye hatırlatayım hadiseyi.. İlgili mahkeme tarafından şüphelilerin adına kayıtlı taşınmazlara, taşıtlarına, ortağı oldukları şirketlerdeki ortaklık paylarına el koyma kararı veriliyor.. Şüphelilerin ortağı olduğu şirketlerin adına olanlara ise el konulması talebi ise reddediliyor. Hakim kararı bu.. Böyle olduğu halde, adı geçen savcılar şirketlerin adına kayıtlı mallara da el konulmasını sağladılar. Bu amaçla ilgili yerlere yazılar yolladılar (tapu dairesi vesaire gibi) Ve bu yazılarına ek olarak gönderdikleri mahkeme kararının, şirketlerin mal varlığına el konulması talebinin reddine ilişkin kısmını kapattılar. Neticede bu haksız tedbir kararı uygulandı. Bu neyse.. Bir de aynı savcıların talebi doğrultusunda hazırlanan bilirkişi raporu vardı.. Bilirkişi raporunda da, hesaplara açıkça müdahale edildiği çıktı ortaya. Derneğin yaptığı 1 milyon liralık mal alımının başına 1 eklenerek 11 milyon gibi gösterilmiş meğer. Alımlara ilişkin yapılan tablo grafik hatalarında (!) milyonlarca tl’lik yolsuzluk varmış gibi algı yaratma çabasını falan, hata (!) gibi gördüğümden yazmıyorum bile.. Şimdi bu beyefendiler, tüm bunlara rağmen, hâlâ cübbelerini çıkarmış değiller de, kendilerinden alınan davalardan yana mı dert yanıyorlar? Canım memleketim ne hâle gelmiş.. Kalın sağlıcakla.