Milli Eğitimde facia ve okullara mescid
“Milli Eğitimde yaşanan facia”yı herkes görüyor, ama yetkililerin “kat’i ve kalıcı bir çözüm”e yöneldiğini göremiyoruz. “Televizyon kültürü”nün üzerine eklemlenen “internet kültürü”yle birlikte “dejenere edilmiş bir altyapı” üzerine yetişip okul çağına gelen çocuklarımızın, “milli eğitim sisteminin toplumsal gerçekliklerden uzak niteliği”yle de karşılaştıklarında ne hale geldiklerini hep birlike izliyoruz. Ama sadece izlemekle yetiniyor, problemi kökten halletme yoluna yönelmiyoruz.
Dininden diyanetinden habersiz, ahlâk ve âdabdan yoksun, milli ve kültürel değerlere yabancı, sorumluluk bilincinden uzak, etkiye ve yönlendirilmeye açık, edilgen, hovarda, ana-babaya saygısız, aile bağlarını umursamayan, kısa yoldan köşe dönmek isteyen, ünlü olmaya özenen, kendini kabul ettirme peşinde koşan, geleceğe dair müsbet bir hesaba sahip olmayan bir okul gençliğinin kime ne faydası olacak? Böyle bir gençliğe mi emanet edilecek ülkenin geleceği?
Okullarda psikolojik danışmanlık ve rehberlik servisleri vardır. Güya bunlar çocuklara yol gösterirler. Ancak durum o kadar vahim ki, “mevcut eğitim sisteminin toplumsal değerlere yabancı, kültürel ve dini köklerden uzak niteliğinin oluşturduğu boşluk”ta kapanın elinde kalan çocuklarımıza ve gençlerimize, rehberlik servislerinin yapabileceği çok da bir şey yok. Okullarda psikolojik danışmanlıktan ziyade, “çocuklarımızı ve gençlerimizi dini değerlere göre yetiştirme”nin daha güzel ve doğru sonuçlara ulaştıracağını artık herkesin anlaması lazım. Zira fıtrattan uzaklaştırırsanız, fıtrattan arta kalan boşluğu hiçbir başka şeyle dolduramazsınız. Hayat da boşluk kabul etmeyeceğinden, o çocuk, o genç kendini zararlı yollarla tatmin etmeye kalkışır. Peki ey yetkililer, bu sorumluluğu nasıl üstleneceksiniz?
Okullardaki suç işleme oranının her geçen gün arttığını bilmeyen var mı? Yaralanmalara ve cinayete kadar varan öğrenci kavgaları artık sıradan hale geldi. Okul çağındaki çocuklar birbirine kurşun yağdırabiliyor, şakalaşma büyük bir kavgaya dönüşebiliyor, ya da kavgalar bıçaklı saldırılara kadar uzanabiliyor. Peki, ilköğretim çağındaki bir çocuğun, liseye giden bir gencin diğer bir öğrenciye karşı böylesine bir saldırıya yönelmesine nasıl bir etken yol açmış olabilir dersiniz? Daha çocuk yaşındaki öğrencilerin, kendi aralarında gruplaşıp çete kurması; filmlerde gördükleri karakterlere bürünüp “racon” kesmesi neyle izah edilecek? Gençlerdeki bu kişilik problemlerinin asıl nedenleri nedir, asıl müsebbipleri kimlerdir?
Durumun vahameti bu tür saldırgan tutumlardan ibaret değil. Araştırmalar, sigara ve alkole başlama zamanının 20 yaşın çok altına düştüğünü, alkol, sigara, uyuşturucu madde, kumar gibi zararlı alışkanlıkların gençler arasında hızla yayıldığını gösteriyor. Hatta uyuşturucu ve uyarıcı madde bağımlılığında “risk grubu” 12 yaşından itibaren başlıyormuş. Lise öğrencilerinin hemen hemen üçte birinin alkol kullanıyor olması gözardı edilebilebilir mi? İlk ve ortaöğretim öğrencileri arasında büyük bir oranın zararlı alışkanlıklara sahip olduğunun ortaya çıkması durumun ne kadar vahim olduğunu göstermiyor mu? Uyuşturucu, alkol, sigara, uyarıcı madde kullanımı gibi zararlı alışkanlıklara başlama yaşı 12’ye inmiş. Hatta çocuklar, zararlı alışkanlıklarla 6-7 yaşında tanışıyormuş!
Böyle bir sonucu “Milli Eğitimde facia” olarak nitelemeyeceksek, nasıl izah edeceğiz? Peki, bütün bu sorunlar niye çıkıyor dersiniz?
Sözü uzatmaya, eğip bükmeye, dolandırmaya gerek yok. Siz eğer çocukların ve gençlerin vicdanlarından Allah sevgisini-korkusunu ve dini bağları çekip alırsanız, oluşturduğunuz ortamlarla onları “doğru yol”dan alıkoyarsanız, elbette ortaya bu tür sonuçlar çıkacaktır. Çözüm, kurulu sistem tarafından inkâr edilen, reddedilen, ihmal edilen dini değerlere dönmek ve sımsıkı yapışmakla mümkün olabilir ancak.
Madem ki sözü “ihmal edilen dini değerlere dönme”ye getirdik, konuyla ilgili hemen adım atılması gereken çok önemli bir hususa daha değinelim.
Müslüman çocuklar, ilköğretimin 5. sınıfından itibaren, namaz kılma yaşına eriyorlar. Elbette kimseyi buna zorlayamayız, ama kimsenin de namaz kılmak isteyeni ibadetinden alıkoymaya hakkı yoktur. Bunun yasal ya da yasadışı, sözle ya da fiille yapılması, ortam oluşturmamakla ya da engellemeyle gerçekleştirilmesi arasında bir fark da yoktur. Eğer siz, namaz için mescid açmazsanız ilköğretim okullarında, liselerde namaz kılma yaşına gelen o çocuk, o genç namazını nerede kılacak?
Sayın Milli Eğitim Bakanı; hem bir musalli olarak, hem de Milli Eğitim camiasının ve işleyişin baş yetkilisi ve sorumlusu olarak bu husus sizin için önemli ve bir anlam ifade ediyor olsa gerek. O halde cevap lütfen: Okullarda ne zaman mescid açılacak? Bu husustaki anlamsız ve aşırı karşı çıkışları umursamaktan ne zaman vazgeçilecek? Namazla mükellef olan çocuklarımızın ve gençlerimizin, en tabiî haklarından olan ibadet haklarını rahatça yapmalarının önündeki engeller ne zaman kaldırılacak?
Şimdi bazı yobazlar çıkıp, “ne demek şimdi okullarda mescid açılması? Bu yaşta çocuklara mescid ne lazım?” gibisinden laflar edecektir. Bu tiplere şunu sormak istiyorum: Sanki çeteler, “bu yaşta” diyeceğiniz çocukları boş mu bırakıyor? Manevi güzelliklerle kalbini doğruya yönlendirmediğiniz o çocuklar ve gençler, çetelerin pazarladığı her türlü pisliğin müşterisi haline getirilmiyorlar mı? Sırf bu tür faciaları önlemek için bir adım olarak bile olsa niye mescid açılmasın?
Okullara mescid açılması için bütün velileri kampanya başlatmaya davet ediyorum
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.