Mümtaz bir kurum!
Kurum mümtaz, yani seçkin ama bizler, Prof. Dr. Mümtazer Türköne yönetim kurulu üyeliğine tayin edilmese idi, onu hatırlayacak filan değildik!
Kurumun adı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu. Bütün adında Atatürk geçen kurumlar gibi, o da Atatürk tarafından kurulmamıştır! Şimdi Kurumun başındakiler itiraz edecekler. Efendim Tarih Kurumu da, Dil Kurumu da bizzat Atatürk tarafından kurulmuştur! diye.
Bu doğru! Ama Atatürk gibi bir aralar Cumhuriyet Halk Partisinden başka kurumun yaşamasına izin vermeyen bir yönetici bile, dil ve tarih konularını sivil görünümlü yapıda oluşturmuş. İstese doğrudan devlet kurumu olarak yapılandırırdı.
Bu kurumlar, Türkiye demokratik sisteme geçtiğinde, yani CHP dışında siyasi parti ve dernek vb. kurulmasına müsade edildiğinde zaten dernek oldukları için mesele teşkil etmedi. Sadece 1940ların CHP yöneticileri, parti hiyerarşisine göre, bu kurumların başında bulundular.
Peki CHP iktidardan düşünce ne oldu. Yani 1950den sonra?
Bu dernekler CHPnin bıraktığı yerden devam ettiler. Sanki hiç değişmemiş, tek parti iktidarı devam ediyor gibi. Bunları, bilhassa Dil Kurumunu 1970lerde değiştiren sol-sosyalist ideolojiler oldu. 12 Eylül darbesi yapılınca, bu kurumlar açısından ikinci Atatürk addedilmesi lâzım gelen Kenan Evren işe el attı. Devlet sivil görünümlü ideolojik aygıtını resmî çerçeve içine aldı. Hatta Anayasa kurumu haline getirdi.
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve bütün bağlı kurumlar, devletin ideolojisini doktrine etmek ve sürdürmekle görevlendirildiler. Bunu tabii ki, Kenan Paşanın devri saltanatında gerektiği gibi yaptılar. Turgut Özal, bu işlere sıcak bakmıyordu, işleri tavsadı. İkinci Kenan Evren denilebilecek Süleyman Demirel cumhuriyet postuna oturunca, yine Kurumun bahtı açıldı. 28 Şubatın gazıyla epeyce görünür oldu.
E şimdi ne oluyor? 12 Eylülün muzaffer kumandanını mahkemeye gönderdiğimiz halde, 28 Şubatın bir on yıl bile süremeyeceğini açıkça söylediğimiz halde, hâlâ bu kurumlar üzerinden niye iş tutuyoruz?
Atatürk, Kenan Paşa ve şimdi hangi akıllı sivil yetkili bu kurumları dirilterek ideolojik sistemi beslemeye çabalıyor?
Bu ağır bir cümle olarak görülebilir. Aslında daha ağırını söylemek durumundayız. Maalesef, AK Parti iktidarı kültür işlerini ya CHP geleneğine havale etti, ya da o zihniyetle yeniden yapılandırdı!
Malûm Kurum ve alt kurumlar da aynı durumda.
Bu kurumlar anayasal kurum. Dolayısıyla Anayasa değişmeden varlıklarına son vermek, mümkün değil.
E, Anayasa da değişmeyecek mi?
Başbakanımız bir yıl ömür biçmedi mi mevcut Anayasaya?
Yeni Anayasada Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu olacak mı?
Eğer olacaksa, ideoloji devam edecek demektir. Atatürkçülüğün yeni versiyonu da bu kurum/kurumlar tarafından tedvin edilecek (doktrine edilecek) demektir.
Kimileri hayır öyle bir şey yok! diye dursun. Beyler, efendiler, kanun hükmünde kararnameyi açıp okuyun.
Ey bu Kuruma seçilen hocalar, sizin işiniz, birinci vazifeniz bu. Efendim ben Atatürkü severim ama, Atatürkçü değilim demek neyi kurtarır?
Bu kanuna göre seçilmişsen, ya kanuna uyacaksın, ya da haydi bana eyvallah! diyeceksin.
Şunu merak ediyorum: Bu Kurumu kanun hükmünde kararname tanzim ederek, Anayasa değişikliği öncesinde hangi parlak akıl, hangi işlek mantık başımıza sardı?
Benim! diyen beri gelsin, çünkü onunla davamız var!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.