Son hafta
2011 yılının son haftasının ilk günündeyiz. Önümüzdeki pazarla 2012 başlıyor. Yılın son haftası Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozynin cebinden gene bir Ermeni kartı çıkarması ile sona eriyor. Sonunda işi, serbest eleştiri ve fikir hürriyetinin babası Fransız kültür sistemi ile çarpışmaya getirdi. Fransanın geçen asırlarda yetiştirdiği muhteşem dâhilerin ruhları, mutlaka Sarkozyyi çarpacak!..
Fransaya neler kaybettireceği umurunda bile olmaksızın Türkiye-Fransa ilişkilerini çarpıtmaya çalışan zihniyet, hasta bir fikir yapısı gerektirir.
Kuzey Atlantik müttefikimiz ve yenileşme dönemimizde örnek aldığımız Fransanın durumu böyle... Komşularımıza gelelim: Suriye hâlâ boşluktadır. Beşar Esad, Tayyip Erdoğanın dostluğuna dört elle sarılacağına, Türkiyeden fazla İrana güvendi. Köhnelikten dökülen Baas zihniyetinden zerre kadar taviz vermedi. Kesip biçmek üslûbunu sürdürdü, sürdürüyor, sürdürecek. Sonunda epey yoluna koyduğuna inandığı Şam halkı bile ayaklandı. Osmanlının Şâm-ı şerîf diyerek şereflendirdiği beldede kan döküldü.
İranın dış politika yeteneğini bir tarafa koyunuz, doğu komşumuzun da Türkiyenin dostça ve mertçe uzattığı eli değerlendiremediği ve değerlendiremeyeceği anlaşıldı. Jeostratejik müttefiklerimizi karşımıza almak bahasına Birleşmiş Milletlerde İran lehine oy kullanmıştık. O kadar zaman geçti. Davranışımızı İranı yönetenlerin ters anlam vererek algılamasını hayretle karşılıyoruz.
Türkiyenin Küçük Asya-Balkanlar-Karadeniz-Kafkasya-Orta Doğu-Akdeniz politikasının gerçeklere oturduğunu İran, elbette biliyor. Ama bu politikanın yanlış olduğunu ileri sürüp bizim de Amerika karşıtı bir siyaset izlememizi istemek ne demek?
İranı yöneten devlet adamları, istisnasız diyebileceğimiz bir çoğunlukla Türkçe biliyor, konuşabiliyorlar. Ancak Türklerle Türkçe konuşmamak, nasıl bir siyasetin gereğidir? 2012, Orta Doğuda epey olumsuz göstergelerle başlıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.