Demokratik Açılım
Demokratik Açılımda ikinci perde başlamak üzere. Gerek Arınçın gerekse Atalayın konuşmalarından çıkan anlam bu. Oysa her iki ismin de kastettiği, temel olarak yeni anayasa çalışmaları kapsamında atılacak olan demokratikleşme adımları. Yani zaten yapılması gereken ya da yapılması beklenen düzenlemeler. Bugün birileri aman açılım geri geliyor diye ortalığı ayağa kaldırıyor. Çok açık söylüyorum, bu yaklaşım faşistçe bir yaklaşımdır ve hak etmediği halde Kürt yurttaşları kırmaktadır. Kürtler öncelenerek yapılacak herhangi bir pozitif hamleyi önlemeye yönelik proaktif yaklaşımlardır bunlar. Ve bize yakışmaz!. Biz, APOnun evinin etrafında turladıktan sonra tavaf ettik, hacı olduk diyen çarpık, sapkın zihniyetle, anadiliyle konuşma, eğitim alma, müzik dinleme hakkını isteyen samimi insanımızı birbirinden ayırt edebilecek kadar zekaya sahibiz hamdolsun..
*
Soruyorum size, ne zaman başladı bu açılım? 2009 yazında, Beşir Atalayın yaptığı konuşmayla mı başladı?.. Elbette değil. Bu açılım, 3 Kasım 2002 seçimlerinde, milletin; statükocu, jakoben kadroları tasfiye etmesiyle başladı. 90ların karanlık günlerinin hesabını soran milletin, iktidara Ak Partiyi taşımasıyla başladı.. Bu zihniyet dönüşümüydü ve açılımı bu dönüşüm çerçevesinde milletin tâ kendisi başlattı. O sebepledir ki; orada açılım başladı, burada açılım bitti gibi bir anlayış, tamamen çarpıtmaya ve milliyetçi duygular istismar edilerek oy devşirilmeye yönelik bir politikadır. Ve de çok ama çok tehlikelidir. O tarafta KCKnın yaptığıyla bu tarafta bu propagandanın birbirinden farkı yoktur.
NELER OLDU?
12 Ağustos 2005te Başbakanın Kürt sorunu benim sorunumdur dediği Diyarbakır konuşmasıyla başlayan süreçten bugüne kadar, hız kesmeden, frene basılmadan gelinmiştir. Olağanüstü hal kaldırılmış, Kürtçe üzerindeki zincirler kırılmış, Mem u Zin devlet eliyle basılmış, terörden zarar gören ailelerin zararları tazmin edilmiş, TRT 6 gibi devrim sayılabilecek bir adım atılmış, Üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı enstitüleri açılmış, Kürtçe propagandanın önündeki engeller giderilmiş, millet iradesinin en yüce tecelli makamı olan TBMMde bu sorunun yüksek sesle konuşulması sağlanmıştır.. Bugün açılım nedeniyle Ak Partiyi eleştiren MHP Liderinin Diyarbakırda miting yapabiliyor olmasının bile altında bu değişim-dönüşüm süreci yatıyor.. Bana kızacak şimdi MHPliler ama, daha evvel Diyarbakırda miting yapamıyor olmalarının sebebini de bugün yapabiliyor olmalarını da yan yana koyup düşünsünler. Minik hatırlatma.. Kuşkusuz Alparslan Türkeş, 1975te miting yapmaya yeltenmiş, Küçük Moskovaya gidiyorum diyerek yola çıkmıştı ama kente giremeden geri dönmüştü. 1995teki ikinci denemesinde de Dağkapı Meydanına kamyon tepesinde gelebilmişti.. Bahçeli ise Başbakan yardımcısı olarak 2000 senesinde gitmiş Valiyi ziyaret edip dönmüştü.. Şimdi gitse aynı meydanda gece yarısı oturup ciğer yese, bir tane provokasyonla karşılaşmaz..
AÇILIM GELİYOR MU?
Çeşitli sebeblerle ertelenen birtakım projeler varsa, onlar öncelenebilir olsa olsa. Ama bu işin siyaset, yargı, medya el ele gerçekleşmesi gerekiyor. Siyasetin attığı adımı yargı tek bir kararıyla berhava ederse, yine başladığımız yere döneriz. Bakın bir örnek size. Yargıtay 8. Dairenin verdiği sayın Öcalan kararı, buna iyi bir örnek. Daire, Tunceli Asliye Ceza Mahkemesinin Öcalandan sayın diye söz eden Esra Çiftçiye verdiği beraat kararını onadı. Dolayısıyla bu konudaki içtihat değişmiş oldu.. Bu kararı çok önemsiyorum. Bu, en başta sözünü ettiğimiz zihniyet dönüşümüne de en açık örneklerden biri.. Ne anlama geldiğini, nasıl sonuçları olacağını hep birlikte göreceğiz. Kalın sağlıcakla.