Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Alenen saçmalamak!..

Alenen saçmalamak!..

Avcı, arkadaşlarıyla beraber oturduğu lokalde, son çıktığı avlardan birinin hikayesini anlatıyormuş:

- Bir baktım, nerdeyse yüzlerce ördek birden havalandı. Nişan aldığım gibi, çiftemin tetiğine ardarda bastım. Patır patır döküldü ördekler. İki atışta tam otuz ördek birden vurmuşum.

Dinleyenlerden birisi müdahele etmiş:

- İnsaf et, iki atışta 30 ördek vurabilmek mümkün değil, in biraz.

Avcı, azıcık düşündükten sonra, 20’ye indirmiş vurduğunu söylediği ördeklerin sayısını. Başka bir müdahele sebebiyle 15’e, sonra 10’a; derken bir adede kadar inmiş. Bunun da hazirun tarafından kabul edilmediğini görünce de, isyan etmiş:

- Peki ama çalılıktaki o hışırtı neydi?..

Gerçek avcıları ve makul seviyeyi zedelememe gayretini elden bırakmayan ‘atıcı’larımızı tenzih ederiz ama, yazar-çizerlerimiz bu meşhur avcı fıkrasındaki gibi davranmaya başladılar, iyice.

Amasya’da, 4 kız talebeye dini baskı yapıldığı ve kızların okul değiştirmeye mecbur kaldıkları iddiası ortada dolaştı bir süre.

Konu detaylı bir şekilde araştırılınca da, böyle bir şey olmadığı ortaya çıktı.

Çalılıktaki hışırtı!...

Bu arada TBMM’den olayı araştırmak için Amasya’ya giden heyetin, ‘belki arkadaşlar arasında bir şeyler olmuş olabilir’ şeklindeki açıklaması üzerine, iddialar şekil değiştirerek, pes perdeden sürdürüldü.

Belki kendilerine doğrudan yalancı dememek için öne sürülen bu bahaneye dört elle sarılan medya kalemşörleri, yalan haber verdikleri gerçeğini unutturmak için olsa gerek, ‘tamam okulda yönetici baskısı olmayabilir ama baskı varmış işte’ deme yolunu tercih ettiler.

Fıkrada olduğu gibi, 30’dan 3 ya da 5’e iniş gibi bir şey.

İstanbul Ümraniye’de yaşandığı rivayet edilen, ‘cuma günü dükkan kapatmaya zorlama olayı’nın hayali bir olay olduğu ortaya çıkınca, konuyu işleyen yazarın canı sıkıldı ve ‘TBMM eski Başkanı Bülent Arınç, Cuma günlerinin tatil olmasını istememiş miydi peki?’ diyerek, ‘çalılıktaki hışırtı da mı yalandı’ sorusunu andıran bir soru sormak zorunda kaldı.

Kozan’daki kızımızın vicdan sahibi olanların yüreğini kanatan, ödül almak üzere çıktığı sahneden, apar-topar indirilmesi olayını sahiplenenler bile çıktı bu arada.

Son derecede demokrat ve aydın görünümlü bazı isimler, okullarda kızlarımıza başlarını açmaları yönünde yapılan hukuksuz baskıları kalemlerine dolamak yerine, Tevhide Kütük’ün okul formasının üzerine nasıl başörtüsü takabildiğini sorgulama yolunu tercih ettiler.

Azıcık muhakeme kaabiliyeti olan birisi, ‘Başörtüsünün Cenab-ı Hakk’ın açık bir emri olduğu öğretilen İmam-Hatiplerde olsun, başörtüsü yasağı saçmalığının ne işi olduğunu’ sorabilirdi pekala...

Yasakçıların rolü

Milliyet’ten Ece Temelkuran, 30 Kasım tarihli, bol parantezli yazısında, Tevhide Kütük’ün ‘Başörtüsü yüzünden zulüm gören kız çocuğu rolünü oynadığını’ yazdı..

Hayır, Temelkuran kızımızı sahtekarlık yapmakla suçlamıyordu tabii ki. Sadece, ‘başörtüsü yüzünden zulüm gören’ kızımızın, bile isteye, ya da en azından, ailesi ve çevresinin itmesiyle bu yola girdiğini; bu neticeyi zaten beklediğini ima ediyordu.

Temelkuran ve onun gibi düşünüyormuş gibi yapanlar, küçücük bir kız çocuğunu, ödül almak için çıktığı kürsüden indirenlerin hangi rolü oynadığını ise nedense görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. İşin tuhaf tarafı da işte bu!..

Rize’de, katıldıkları kompozisyon yarışmasında dereceye giren başörtülü talebelerin, ‘başlarını acmaya zorlanmayacakları’ vaadiyle salona getirildikten sonra; ‘salonda erkek olmadığı’ yalanıyla başlarının açtırılması ise tam bir ‘tüy dikme’ olayı.

Ardarda yaşanan başörtüsü ile alakalı hadiseler; hukuk açısından en ufak bir anlamı olmayan bu yaranın kanamaya devam ettiğini, tedbir alması gerekenlerin de, işi ağırdan aldıklarını gösteriyor.

Bizler de böylelikle, bir yandan olup bitenlere, zulme maruz kalanlara üzülürken, bir yandan da; bir kampa ait olma çabasının, aklı başında imiş gibi gözüken bazı insanları bile, alenen saçmalamaya mecbur bırakabildiğini müşahede imkanı bulmuş oluyoruz..

Başörtüsü yasağını müdafaa sadedinde yazılıp söylenenlerin hemen tamamı, kelimenin tam anlamıyla, ‘saçmalamak’tan başka bir şey değil çünkü...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi