Muhafazakâr yanılgı: Serbest piyasnomisi
Türkiye ekonomide hızlı büyüyen bir ülkedir. 2011 yılında dünya ekonomik büyüme hızında Çinden sonra ikinci sıraya yükselmiştir. Bunda son 10 yıldır ülkeyi yöneten Ak Parti ve ona destek veren dindar işadamlarının rolü inkâr edilemez.
Burada dikkat çeken husus, muhafazakâr câmianın ekonomik faaliyetleriyle serbest piyasa kapitalizminin fazla problem yaşamamasıdır.
Malûm olduğu üzere bugünün dünyasında serbest piyasa ekonomisi genel kabul görmektedir. Küresel ekonomik pazarda büyümek ve küresel büyük firmalarla yarışabilmek için serbest piyasa ekonomisi kurallarına uymak gerektiği fikri, Müslümanlarda da yaygın bir kanı. Bu kanıyı şu hadislere dayandıranlar İslâmî olan serbest piyasa ile kapitalist serbest piyasa arasındaki farkları görmezden gelebiliyor. Önce hadisleri zikredelim:
Hz. Ebu Hüreyre şöyle rivayet etti: Bir adam gelerek: Ey Allahın Resulü, bizler için eşyalara fiyat tesbit ediver diye müracaatta bulundu. Hz. Peygamber (sas): Hayır, fiyat koymayayım (rızka bolluk vermesi için) Allaha dua edeyim cevabını verdi. Arkadan bir başkası gelerek: (Eşyaların) fiyatını bize siz tesbit ediverin diye talebde bulununca, bu sefer: Hayır rızkı bollaştırıp, darlaştıran Allahtır. Ben hiçbir kimseye zulmetmemiş olarak Allaha kavuşmak istiyorum cevabını verdi. (Ebu Davut: 3/286, hn: 3452)
Hz. Enesten gelen hadis ise şöyle bildirmektedir: Halk Hz. Peygamber (sas)e müracaatla: Ey Allahın Resûlü, fiyatlar yükseldi, bizim için fiyatları siz tesbit edin dediler. Resûlullah (sas) onlara şu cevabı verdi: Fiyatları koyan Allahtır. Rızkı veren, artırıp eksilten de Odur. Ben ise, hiç kimse benden ne kan ne de mal hususunda hak talebinde bulunmaz olduğu halde Allaha kavuşmamı diliyorum. (Tirmizi: 3/605, hn. 1314; Ahmad: 3/286, hn. 14089)
Yukarıdaki hadislerden de anlaşılacağı üzere İslâmda aslolan arz ve talebin belirleyici olduğu serbest piyasadır. Bu yüzden âlimlerin kahir ekseriyeti otoritenin fiyat koymasını reddetmiş ve serbest bırakmayı esas almıştır.
Ancak bu durum mutlak değildir, elzem olduğu yerlerde otoritenin müdahale edip fiyat koyabileceği de yine âlimler tarafından kabul edilmiştir. Esas olan satıcının ve müşterinin zarar görmesini önlemek ve karşılıklı hoşnutluğu sağlamaktır.
Eğer bugünkü liberal ekonominin zihin yapısı, işleyiş tarzı ve dayandığı parametreler göz önüne alınsa yukarıda zikredilen hadislerle kapitalist serbest piyasa ekonomisinin ve işleyiş tarzının tamamen uyuşmadığı görülecek, varolan benzeşmenin şekilsel olduğu anlaşılacaktır.
Çünkü serbest piyasa ekonomisi, İslâmın öğütlediği bölüşümü ve yardımlaşmayı değil, herhâlükarda büyümeyi esas alır. Bu da devlet müdahalesinin olmadığı veya asgariye indirildiği serbest piyasa ile mümkündür. Bu konseptin adil piyasa diye bir kaygısı yoktur. Bu ekonomik anlayış üretim yapısını meşru ve sınırlı ihtiyaçlara göre değil, nefsin sınırsız arzularını tahrik etmeye ayarlıdır. Biyolojik ihtiyaçlara cevap vermeyi değil ihdas ettiği ve kışkırttığı psikolojik ihtiyaçlara dayanarak büyümeyi öngörür.
Yani insanı, sürekli tüketmek için üreten ve üretmek için de tüketen fâsit bir daireye mahkûm ederek sağlar bunu. Tüketim çılgınlığına yönlendirirken çıkış noktası; bırakın yapsınlar, bırakın geçsinlerdir. Faiz, sex, alkol merkezli tüketim yaşanan canlı hayatın vazgeçilmezleridir. Bu tarz bir piyasanın en sevmediği şey ticarî gördüğü bir şeye sınırlama getirilmesidir. Bu yüzden de Helal kazanç ve bittabi Haram gibi sınırlar onu bağlamaz. Helal gıda sektörüne ise bu büyük pazardan nemâlanmak için el atar.
Serbest piyasacı modern kapitalizm özünde seküler bir dünya görüşünün ürünüdür. Oysa İslâmda mülkiyetin mutlak sahibi de fiyatı belirleyen de Allahtır (cc). Paradigmadaki farklılıklara rağmen kapitalist serbest piyasanın İslâmda da varolduğunu söylemek ve bunu yukarıdaki hadislere dayandırmak gerçekçi değildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.