Değişen Dünyada Güç Dengeleri
Bilindiği üzere İslâm âlemi 2011 yılına daha önce muhtelif adlarla anılan ve sonunda "Arap Baharı" olarak zihinlerde yerleşen önemli bir halk hareketiyle girdi. Bu şekilde isimlendirilmesinde geçmişte komünist dikta rejimine karşı başlatılan bir halk hareketinin Prag Baharı diye anılmasının ve o şekilde zihinlere yerleşmesinin etkisi vardı.
Bazıları ise Filistin'deki halk hareketine verilen ismin örnek alınarak Arap İntifadası diye adlandırılmasının daha isabetli olacağını dile getirdiler. Bizce her iki isimlendirme de buradaki direnişin ve kitlesel başkaldırının ruhuna uygundur. Doğal olarak zaman içerisinde biri yerleşince diğerleri unutuluyor ve Arap Baharı isimlendirmesi de öyle oldu.
Muhtelif siyasal değişim olaylarında olduğu gibi Arap halklarının özgürlüğe karşı başkaldırılarının da uluslararası güçlerin komplo ve planlarıyla olduğu görüşünde ısrar edilmesini hiçbir zaman isabetli bulmadım ve bulmuyorum. Bu halklar onlarca yıldır dikta rejimlerinin zulüm ve baskıları altında eziliyorlar. Bu gibi zulüm rejimleri tarihte de benzer toplumsal patlamalarla ve kitlesel ayaklanmalarla karşı karşıya gelmişlerdir.
Yani bu tür olaylar toplum psikolojisinin doğurduğu hadiselerdir. Her zaman birilerinin komplosuna ihtiyaç duyan senaryolardan doğmaları gerekmez. İkinci olarak söz konusu patlamaların hedef aldığı dikta rejimleri normalde uluslararası güçlerin hesabına çalışan yönetimlerdir. Yerine gelecek yönetimlerin ise en azından halkların taleplerini nazarı dikkate almak ve kitlelerin siyasal özgürlüklerine saygı duymak zorunda kalacakları biliniyordu.
Yani olayların komplo olabilmesi için senaryonun devamının da komplocuların çıkar hesaplarına göre planlanmış, halkaların devamının çok iyi garantiye alınmış olması gerekir.
Bugün özellikle Mısır'daki gelişmeler siyonist işgalcileri ciddi şekilde endişeye sokuyor ki bu da gidişatın siyonist işgali himayeye büyük özen gösteren çağdaş emperyalizmin hesabına uygun olmadığını gösterir. Aynı şey İslâmî oluşumların siyasal mekanizmada aktif olarak yer almalarının engellenememesi açısından da söylenebilir. Bunların tümünün ötesinde olayların komplo olabilmesi için planlı bir şekilde başlatılmış ve akışının da bu plana göre yönlendirilmiş olması gerekirdi.
Oysa Tunus'ta meydana gelen patlama kesinlikle planlı değil, tamamen bir emri vakidir. Şunu da unutmamak gerekir ki dünyada bütün her şeyin tabulaştırılmış güçlerin kontrolünde ve onların senaryolarına göre tahakkuk etmesi gerekmez. Öyle olsaydı Mekke'de yıllarca muhasara altında tutulan bir küçük cemaatten tüm dünyaya davasını ulaştırabilen büyük bir güç devleti çıkamazdı. Dolayısıyla dünyadaki değişim sürecini keşfetmek için önce komplo teorilerinin esaretinden kurtulmak ve kafalardaki beşeri tabuları yıkmak gerekir.
Arap dünyasında halklar dikta rejimlerine karşı özgürlük savaşını sürdürürken, dünyaya sermayenin ve silahın gücüyle hükmetmeye çalışan kapitalist dünya da ekonomik krizle boğuşuyor. Bu krizin uluslararası emperyalizmin dünya üzerindeki yaptırım ve baskı gücünü fazla etkilemeyeceği düşünülüyor. Ama zamanla krizin daha da büyümesi ciddi şekilde etkileyecektir. Global ekonomik kriz uluslararası güçleri adeta bir deprem gibi salladı.
Şimdi de artçı sarsıntılar devam ediyor. Dolayısıyla krizden etkilenenler kendilerini toparlamakta zorlanıyorlar. İflaslar, çöküşler sürüyor. Özellikle ABD'de sömürülen kalabalıklar meydanlara dökülerek Wall Street olaylarının devamını sağlamaya çalışıyorlar. ABD artık tehdit ve yaptırım gücünü kaybetti. Dolayısıyla yakın gelecekte kendi kabuğuna çekilmek zorunda kalacağını düşünüyoruz.
Dünya artık değişim sürecine giriyor. Mağdur edilenler, haksızlığa uğratılanlar haklarını alma konusunda daha ısrarlı davranacaklar. Toprakları işgal edildiği için yurtlarını terk etmeye ve mülteci kamplarında yaşamaya mahkûm edilmiş kalabalıklar yeniden yurtlarına dönmek için kapıları zorlayacaklar. Dolayısıyla bugün zulmün, haksızlığın ve zalimlerin yanında yer alanlar yarın bu tutumlarından utanç duyacaklar. Suriye'de her gün onlarca insanı katlederek, insanlık dışı zulümle hâkimiyetini sürdürmeye çalışan Baas diktasının ayakta kalabileceğini düşünenler de yanıldıklarını görecekler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.