Günümüz siyasetinin bazı menfîlikleri
Şeriatı getirme iddiasıyla ortaya çıkan siyasal çizgi, siyaset labirentlerinde oyalanıp-bocaladığı 40 yıllık tecrübeden sonra, anladı ki, bu meşkuk, hatarlı ve çıkmaz bir sokaktır.
Milyonlarca samimi, dürüst, gayret ve hamiyetli insan bir şey daha anladı: Enerjimizi, üç-beş sloganla siyaset kulvarlarında değil; eğitim, ilim ve laboratuvarlarda harcamalıyız...
Ne yazık ki, Türk siyaseti de, ekonomi, teknoloji gibi müteharrik-i bizzat (kendinden hareket eden) değil, müteharrik-i bilvasıtadır. Yani, Avrupa üflüyor, biz kendimizden sanarak oynuyoruz.
Tam da bu durumda, beynelmilel mihraklar, yani ifsat, dinsizlik, ahlâksızlık komiteleri samimi, dürüst, hamiyetli, gayretli milyonların laboratuvara, ilme akmasını engellemek için bir başka siyasî kulvar açarak, oyalamaca-boyalamaca zemini açtı...
Müslümanların en büyük düşmanı cehalet, zaruret ve ihtilaf-ı efkârdır. Siyaset, bu düşmanlara direnemiyor, bilakis yardım ediyor!
Batı felsefesi, teknolojisi ve beynelmilel mihrakların dizayn ettiği bugünkü siyaset, nasıl bir siyasettir? Mümin hangi tür siyasetten kaçınmalıdır?
- İdâre ve asâyişe (kamu düzenine) zarar veren1 siyasetten;
- Aklı dağıtıp mânevî bir divane, kalbi dağıtıp mânevî bir dinsiz, fikri dağıtıp mânevî bir ecnebi yapan2 siyasetten;
- Zulme sebebiyet veren tarafgir siyasetten;
- Deccalizmin güdümünde olan siyasetten;
- Dinde hissesi olmayan siyasileri büyük vartalara atan3 siyasetten;
- Gaddar ve zalim propagandanın, aralarında hadsiz bir mesafe bulunan yalan ve doğruluğu birbirine karıştırdığı4 siyasetten;
- Menfaati esas tutan canavar5 siyasetten;
- Fikri hezeyanlaştıran6 siyasetten;
- Yalancı ve insanlığın maslahatına zıt7 olan siyasetten fikren de, fiilen de şeytandan kaçar gibi kaçmak gerektiğine inanıyoruz.
Batı felsefesinin ve deccalizmin güdümünde olan siyasetin, dindarlığı da törpülediğini esefle müşahade ediyoruz
Çünkü, günümüz siyasetiyle uğraşan dindar da olsa, siyaseti, bugünkü kurallarıyla oynuyor; kendini buna mecbur biliyor!
Biliyorsunuz ki, şimdiki siyaset şan, şöhret, yalan propaganda, faiz, israf, kimi zaman iftira ve yıpratma üzerine kurgulanmış. Ve kezâ biliyoruz ki, makam, mevki uğruna dostlarına vefasızlık, helâl-haram hassasiyetinin kaybolması şeklinde işliyor.
Dipnotlar: 1-Bediüzzaman Said Nursî, Hizmet Rehberi, s. 86.; 2-Nursî, Şuâlar, s. 306.; 3-Nursî, Emirdağ Lâhikası-2, s. 177.; 4-Nursî, Age, 51-52.; 5-Nursî, Hutbe-i Şâmiye, s. 78.; 6-Nursî, Emirdağ Lâhikâsı-1, s. 204.; 7-Nursî, Sikke-i Tasdik-i Gaybî, 6.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.