Savaşa izin vermeyiz
İran, Amerika ve İngiltere, ültimatoma benzer kesin cümlelerle, karşılıklı savaş tehdidinde bulundular. Türkiye geri kalır mı? Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da savaşa izin vermeyeceğiz cümlesiyle, Türkiyenin yeni bir Orta Doğu savaşını engellemeye çalışacağını bildirdi. Washington ve Londranın, pervasız İran tehditlerine aynı üslûpla verdikleri cevabı dengelemek istedi.
Prof. Davutoğlu, Sünnî-Şîî ve Arap-İranlı zıtlaşmasının savaşa dönüşmesini önlemek gerektiğini vurguladı. Coğrafyamızda mezhebe ve ırka dayalı bir savaşın İranı Iraka çevireceği âşikârdır. Irakta İran nüfuzu fevkalâde arttı. Tahranın cesareti de gelişti. Irakta birliğin yeniden kurulması hayal gibi görünüyor.
Suriyede ise durum iç savaşa doğru gidiyor. Beşar Esadın, Kaddafiyi izleyeceği anlaşılıyor. Diktatörlerin kan dökmekten çekinmek gibi bir endişeleri bulunmaması, hayrete şayandır.
İran, yer altında ikinci bir nükleer tesisin tamamlandığını ilân etti. Cumhurbaşkanı Ahmedinecat, ikinci bir tesisin yapıldığını sürekli inkâr etmişti. Binaenaleyh, bu sütunda yıllardan beri yazdığımız gibi, İranın nükleer silâh yani atom bombasından vazgeçmesi ihtimali yoktur. Tahran, büyük başarı ile vakit kazanmış, dünyayı oyalayarak bugünkü çizgiye gelmiştir.
Davutoğlu, ABD-AB bloku yani demokrasi dünyasının, İrana büyük zarar veren finans ve ekonomi yaptırımlarının Türkiyeyi bağlamadığını söyledi. Petrol ve gaz başta, Türkiye, İranla en büyük çapta ilişkiler içindedir. Bir savaş hâlinde bu ilişkiler elbette kesilecektir.
Böyle bir savaşın İran lehine sonuçlanması ihtimali hiç yoktur. Ancak evrensel bir petrol krizi oluşacaktır. Demokrasilerin, hattâ Çinin ekonomileri büyük zarar görecektir. Türkiye, böyle bir tablonun gerçekleşmemesi için çalışıyor. İranda Irak benzeri bir parçalanma ihtimalini pas geçmek, akıllı bir politika değildir. Hele savaşın -Allah esirgesin- nükleere dönüşme tehlikesini göze almak, tımarhane politikasıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.