Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Sıra üniversitelerde

Sıra üniversitelerde

Darbeci ve cuntacı çetelerden hesap sorulduğu günlerdeyiz. Kim asıl işini yapmaz da, üstüne vazife olmayan işlere kalkışırsa, teker teker hesap vermek mecburiyetindedir.

27 Mayıs’tan beri, halk öfkesini sadece sandıklara yansıttı. Kısa vadede sonuç alıcı olmasa da, bu da son derece olumlu bir tavırdır. Demokrasilerde böyle olur.

27 Mayıs’tan beri, darbe şakşakçılığı yapan kurumlar vardı. Bunların başında basın, yüksek yargı ve üniversiteler gelir. 28 Şubat’ta bu üç kurum mensupları, Genelkurmay’da “brifinge çekilmişlerdir.”

Darbe yapanların yargılama sürecinin başladığı, demokratik olmayan yollarla hükûmeti devirme çabaları iddialarının yargıya taşındığı şu günlerde Türkiye demokrasi oksijeni teneffüs etmeye başladı. Demokrasi bu; boru mu yani?...

Yüksek yargı, “devletin tek sahibi” ve hatta “tek erk sahibi” olduğu zehabından, Anayasa referandumuyla, yavaş yavaş kurtulmaya başladı; artık, “juristokrasi” (yargıç devleti) demokratik sınırlarına çekiliyor.

Basın, son 4-5 yıldır, kendine çekidüzen vermeye çalışıyor. Darbelerde, postmodern darbelerde, e-muhtıralarda yanlış yaptıklarını pek çok basın mensubu itiraf ediyor artık.

Basın, yüksek yargı ve askeriye demokratik çizgiye çekilirken, bugüne kadar en çok darbe şakşakçısının yer aldığı üniversiteler, hiç teşrih masasına yatırılmadı.

Aslında turpun büyüğü heybede...

Darbe dönemlerinde çetelere çanak tutan; onları “Hadi ne duruyorsunuz?...” diye gaza getiren, “Siz yapın darbeyi, biz teorik olarak destekleriz” diyenlerin büyük bir kısmı üniversitelerden. Bakın Ergenekon iddianamesine... Rektörler, alenen darbe heveslilerinin gençlik kolu veya il başkanı gibi çalışmışlar. Mitinglere zorla, kamyon kamyon adam götürmüşler... “Van rektörüne sahip çıkmak, cumhuriyete sahip çıkmaktır” diyerek mahalleyi Van’a yığmışlar. (Mesela, Van rektörünü ziyarete gidenler kimlerdir ve şu anda nerede hangi görevlerdedir?) Rektörler, aysbergin görünen kısmı... Arkalarında ne akademisyenler var kim bilir!...

Şimdi, tüm rektörler değişti. Üniversitelerin başına demokrat rektörlerin geldiği söyleniyor. Artık ortalık rahatladı mı sanıyorsunuz?... Böyle sanıyorsanız, kendinizi kandırıyorsunuz demektir. Hele iktidar böyle zannediyorsa, bu daha büyük bir gaflettir.

Unutmayın... Su uyur, ergenekoncu-ulusalcılar uyumaz...

Onların bir kısmı, şimdi sütre gerisinde... Cesur olmadıkları için, şimdilik “efendi, uslu çocuk” pozlarında ve alttan alta, fırsat doğduğunda hangi hamleleri yapacaklarını planlıyor olabilirler... Hatta bunların bir kısmı, öyle veya böyle, üniversite yönetimlerinde de yer almışlar mı, bir bakmak lazım. Yeni atanan rektörleri de, kendilerini gizlemek için adeta “Truva atı” gibi kullanmışlar mıdır?... O atla yönetime sızarak, ufaktan ufaktan kadrolaşma gayretine düşenler var mıdır? Rektör olamayacakları için, rektör olabileceklerin etrafında toplanıp sisteme sızan bu güruh, vakti zamanı geldiğinde (ki onlar, geleceğini umut ediyorlar), kılıçları çekmeyi mi planladılar?

Yargı, darbe heveslilerinin ensesinde... Hesap sorulmayan, bu anlamda ilgilenilmemiş tek kurum olarak üniversiteler kaldı. Şimdi, daha fazla oyalanılmadan, sıra üniversitelere gelmeli... Üniversitelerin, darbeci çetelerden, darbe heveskârlarından, 28 Şubat artıklarından arındırılması, kendi görev alanına döndürülmesi hususunda bir şey yapılmazsa, ergenekoncu-ulusalcıların yeşermesine göz yumulmuş olur. Bu da 9 senelik demokratik kazanımların heba olması demektir.

YÖK, 2002’den itibaren, darbe şakşakçılığı yapan, özgürlükleri kısıtlayan, 28 Şubat zihniyetini devam ettiren ve onlarla iş birliği yapan akademisyenlerle ilgili gerekli işlemleri yapmalıdır. Yoksa, çok büyük bir vebal altında kalır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi