Geç kalınmış doğru karar
2011in son günlerinde (21 Aralık 2011) Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumuna; Cumhurbaşkanlığı kontenjanından yönetim kurulu üyesi olarak tayin edilen Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne, gelen tepkiler üzerine Cumhurbaşkanının yıpratılmasını istemedim diyerek istifa etmişti.
Kurumun resmî sitesinde yer alan bilgilere göre Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Anayasanın 134. Maddesi gereğince 2876 sayılı kanunla; M. Kemalin direktifleriyle 1931 yılında kurulan Türk Tarih Kurumu ve 1932 yılında kurulan Türk Dil Kurumuna Atatürk Araştırma Merkezi ve Atatürk Kültür Merkezinin ilâvesiyle kamu tüzel kişiliğine sahip olarak 17.8.1983 tarihinde kurulmuştur.
(http://www.ayk.gov.tr)
Anlaşılacağı üzere kurumun temelleri eskiden atılmış olsa da 12 Eylül 1980 darbesi sonrasındaki yönetimce genişletilmiş, bir anlamda revize edilmiştir. Prof. Dr. Mümtaz'er Türkönenin bu kuruma yönetim kurulu üyesi olarak tayin edilmesi bazı hassas çevreleri harekete geçirdi. İşin doğrusu bu tayin haberini duyunca biz de garip karşılamıştık, ama koruma ve kollamacıların itiraz şekli başkaydı. Onlar, isme itiraz ederken, biz temelde Kemalizmin bir kurum oluşturularak millete dayatılmasına itiraz ediyorduk.
Nasıl yapacağını bilemiyorduk, ama Prof. Türköne istifadan bir gün önce yayınlanan bir röportajında Atatürkün istismar edildiğini düşünüyorum. Kurulda yapacağım görevle Atatürkün itibarını yeniden kazanmasını sağlayacağım demişti. Aynı röportajda, Peki sizce Atatürkçülük nedir? sorunu da cevaplandıran Prof. Dr. Türköne, Demokrasi karşıtlığı, sandıktan çıkan iktidara muhalefet etmek, devlet içinde ayrıcalık talep etmek, devletin bir azınlık tarafından yönetilmesini savunmaktır. Biri Ben çok Atatürkçüyüm dediği zaman demokrasi düşmanı olarak algılıyorum. Atatürkçülüğü, askerî vesayeti devam ettirmek isteyenler kullanıyor şeklinde cevaplandırmış. (Konuşan: Burcu Bulut, Yeni Şafak, 4 Ocak 2012)
Cumhurbaşkanınca tayin edildiği AYK Yönetim Kurulu Üyeliğinden istifa eden Prof. Türköne, her yıl kutlanan 19 Mayıs Bayramıyla ilgili de dikkat çekici ve dosdoğru bir tesbitte bulunmuş. 19 Mayıs kutlamaları kalkmalı diyen Türköne, bunu şöyle ifade etmiş: 19 Mayıs kutlamaları akla, bilime, eğitime her şeye aykırı. Bu kutlamalar kalkmalı. Mayıs ayının başından sonuna kadar okullar sırf bu kutlamalar için eğitim yapmıyor. Bu törensel ritüeller de faşist İtalyadan alıntı. Bizden başka hiçbir ülkede de böyle tören falan yok! Faydası sıfır, hatta eksi düzeyde. (agg.)
Prof. Dr. Türkönenin de ifadesiyle; Akla, bilime, eğitime her şeye aykırı olan bu bayram kutlamalarındaki ısrar niye? Eğitim yılındaki gün sayısını arttırmak için uğraşan eğitimciler, hasta olduğu için okula gelmeyen öğrencinin velisini Derslerden geri kalıyor diye ikaz eden yöneticiler bu durumu görmüyor mu? Sağa dön, sola dönden ibaret bir kutlama için haftalarda prova yapmak, maddî ve manevî kayıp değil mi?
Bu noktada yeni bir gelişme oldu. Buna göre Millî Eğitim Bakanlığı, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı törenlerinin sadece okullarda kutlanmasını istemiş. (AA, 13 Ocak 2012) İyi yönde bir adım, ama kutlamalar tamamen kalkmadıktan sonra yetmez.
Eğitimdeki bu israfa, hakikaten son vermek lâzım. Atılan adım doğrudur, inşaallah geri adım atılmaz. Bu bayram çok faydalıdır, gençlere katkı yapıyor diyen bir uzman, bir eğitimci, bir pedagog var mıdır? Bunca yıl tekrarlanan 19 Mayıs kutlamalarından memnun olan, Her yıl devam etsin, bu bayram gününü iple çekiyoruz diyen bir öğrenci, bir genç, bir öğretmen, bir veli var mıdır?
Eğitimi aksatan, maddî ve manevî israfa sebep olan 19 Mayıs kutlamalarına son verilmesi kararı geç kalmış ve doğru bir karardır. İnşallah geri adım atılmaz ve tamamen vazgeçilir...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.