Askerin görev tanımı, kanunda yazılanın üstünde
Düşüncemde ısrar etmek zorundayım... Başbuğ'un yargılanacağı yer kesinlikle Yüce Divan olmalıdır.
Sanılgı içinde değilim, öyle olması gerektiğine eminim.
Halen yargılandığı mahkemenin uygun olduğunu söyleyen Hükümet Sözcüsü Hüseyin Çelik, şüphesiz benden çok daha tecrübelidir.
Aynı düşüncede olan eski savcı Gültekin Avcı da hiç şüphesiz hukuku benden iyi bilir.
(Gazeteci yazar Bekir Hazar bu duruma ne yorum getirir, bir ara sormak gerek.)
Ancak, göz ardı edilen bir husus var.
İnternet andıcı ve diğer işlerin "görev kapsamına girmediği" yönündeki açıklamalar pek sağlam değil.
* * *
Nasıl sağlam olsun?
En alt rütbedekinden en üsttekine kadar bütün subaylar, zımnen "memleketi koruma ve kollama görevi" bulunduğuna inanıyor mu, inan mıyor mu?
Elinizi vicdanınıza koyun da öyle cevap verin.
Atatürk'ün "Gençliğe Hitabe"si nasıl anlaşılıyor?
Orada "iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler" denilmiş mi denilmemiş mi?
"Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler" ifadesi var mı, yok mu? (Müstevli: Bir yeri istila eden, yönetimi altına alan kimse)
* * *
Daha askerî okullarda öğrenci iken, elini çenesine dayayıp "ileride bir gün yönetime el koymak zorunda kalırsam, kuracağım konseye kimleri alabilirim" düşüncesiyle etrafına bakınmıyorlar mı o çocuklar?
Karşılaşacakları her türlü zor şartlara rağmen, "muhtaç olduğu kudretin, damarlarındaki asil kanda" bulunduğunu öğrenmiyorlar mı?
Ülke yönetimine el koyma yetkisi, kanunda açıkça verilecek değil ya!
"Durumdan vazife çıkarmak" ne anlama gelmektedir?
* * *
Velhasıl, görev tanımı içinde bulunan bir fiilin gerçekleştirilmesi durumunda, itiraz ederek "Hayır, bu sizin görevleriniz arasında yoktur" şeklinde tepki göstermek, olsa olsa, gelişmiş bir demokrasiye sahip ülkelerde mevcuttur.
Gerçi oralarda o tür işlere kimse kalkışmaz ama bizde böyle.
Gelenek de böyle.
* * *
Asker niçin darbe yapar sorusu anlamlı bir sorudur.
Ancak bizde yıllar boyunca bundan daha fazla sorulan şudur: "Asker niçin darbe yapmaz?"
Yanlış mı söylüyorum azizim?
Kahvelerde, gemilerde, tramvaylarda, evlerin salonlarında, işyerlerinde yıllar yılı bu beklenti dile getirilmedi mi?
Dahası, çok satan gazetelerin manşetlerinde açık davetiyeler sunulmadı mı?
Köşelerden yazılar döşenilmedi mi?
Tezgâhlar kurulmadı mı?
* * *
Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş gibi gösterilmedi mi?
Bilim adamı kılıklı soytarılar kurulan tezgâhların başında çığırtkanlık yapmadı mı?
Subaylarımız, kendilerini herkesten daha fazla vatansever olarak görmediler mi?
Kendilerini ülkenin asıl sahipleri zannetmediler mi?
Bu kültürle yetişmiş kadroların, tarih boyunca yerleşmiş bir zihniyetten şıp diye kurtulmalarını nasıl beklersiniz?
Memleket günden güne büyümekteymiş, dışarıda itibarı artmaktaymış, millî gelirle beraber refah seviyesi yükselmekteymiş falan...
Bırakınız bu işleri!
Bas bas bağıran gazetelere, ağzından ateş saçarak nutuk atanlara bakın ve biraz muhalefeti dinleyin.
"Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düştü" demiyorlar mı?
* * *
Ayrıca yüce bir makamda görev yapmış kişinin yargılanacağı yer de "Yüce Divan" olmalı.
Kaldı ki Yüce Divan'daki yargıçlar Başbuğ'un emmioğlu değiller; ÖYM'deki yargıçlar da hasmı değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.