Aliya’nın kemikleri sızlamasın
Saraybosna’ya kaç kez gittiğimi artık hatırlamıyorum. Fakat bu şehre her gittiğimde ve bu şehirden her ayrılacağımda ilk yaptığım işlerden birisi, özgür Bosna-Hersek’in kuruluşunda çok büyük bir paya sahip olan rahmetli Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in kabrini ziyaret etmeyi unutmam. Yıllardır devam ettirdiğim bu geleneğe, son birkaç senedir, Aliya İzzetbegoviç Müzesi’ni de ilave ettim.
Yaklaşık bir ay önce gerçekleştirdiğim son seyahatimde de bu geleneği bozmadım. Önce son Bosna Savaşı şehitlerinin, başkomutanlarıyla birlikte gömülü bulunduğu Kovaçi Şehitliği’ne gittim. Rahmetli Cumhurbaşkanı ve diğer şehitler için dua ettim. Ardından şehitliğe sırtını veren, Aliya İzzetbegoviç Müzesi’ne gittim. Ekim 2007’de açılan bu küçük müzeyi birçok ziyaret ettim. Buna rağmen, her gelişimde, ilk kez geliyormuşcasına heyecanlanıyorum.
Aliya İzzetbegoviç’in ahirete irtihalinin dördüncü yıl dönümünde açılan bu müze, birbirine arada bulunan bir sur ile bağlanan, 16. yüzyıl Osmanlı eseri iki kuleden oluşuyor.
Birinci kulede, Aliya İzzetbegoviç’in özel hayatı ve politik yaşamı ile ilgili belgeler, kitaplar, hapishaneden kaleme aldığı kendi el yazısından mektuplar, aile fotoğrafları, Genç Müslümanlar Teşkilatı’nın faaliyetleri esnasında çekilen fotoğraflar ve kendisine sunulan nişan ve madalyalardan bazıları sergileniyor.
Birinci kuleye taş surla bağlı olan ikinci kulede ise, başkomutanlığını yaptığı Bosna-Hersek Ordusu ve Boşnaklar üzerinde yapılan etnik temizliğe dair belgeler sergileniyor. Ayrıca savaş yıllarına dair fotoğraflar, tam teşekküllü Sırp ordusuna karşı verilen mucizevî Boşnak direnişinin en somut kanıtı olan el yapımı silahlar da bu bölümde sergileniyor. Ancak bu bölümde beni en çok cezbeden şey, rahmetli Cumhurbaşkanı’nın savaş yıllarında giydiği, zambak armalı Boşnak beresi.
Bu müzenin varlığı, Bosna’daki savaşın bir iç savaş olduğa ve her iki tarafında aynı derecede suçlu olduğuna inanmamızı bekleyen, yaşanan hak ihlalleri, tecavüzler ve soykırımların unutulması için elinden geleni yapan Birleşmiş Milletler’in, tüm bu girişimlerine karşı atılmış önemli bir adım. Aslında yalnızca BM’ye değil, okullardaki tarih kitaplarında 1992-95 döneminin anlatılmasına müsaade etmeyen, imzalanan Dayton Anlaşması’na rağmen Bosnalı Müslümanlara karşı, en barışçıl yöntemlerle savaşı devam ettiren iç ve dış düşmanlara karşı da önemli bir adım. Ancak başlangıçta da söylediğim gibi, Aliya’yı yakından tanımak isteyenler için bu müze oldukça küçük ve sergilenen eşyalar yetersiz.
Son ziyaretimde, müze yetkililerine, rahmetli Aliya hakkında sergilenen eşyaların sayısının yetersiz olduğu kanaatini taşıdığımı söyledim. Bunun üzerine müze yetkilisi, Rahmetli Aliya İzzetbegoviç’in, 1997 yılından vefat ettiği 2003 yılına kadar ailesiyle birlikte kaldığı evde bazı eşyaların olduğunu ve bunları müze envanterine katmak için çabalarının devam ettiğini sürdüğünü söyledi. Devamında da, “bildiğim kadarıyla evin yeni sahibi Bosna-Hersek’le İlişkileri Geliştirme Merkezi” dedi.
Küçük bir araştırma neticesinde, Türk ve Boşnak tanınmış birçok ismi yönetim kurulu listesinde bulunduran Bosna-Hersek’le İlişkileri Geliştirme Merkezi’nin, 2010 yılı sonlarında, bir vakıf olduğunu öğrendim. Merkezi İstanbul’da bulunan vakfın, Bursa ve Saraybosna’da birer şubesi bulunuyor. Saraybosna şubesi, müze yetkilisinin de söylediği gibi, rahmetli Aliya ve ailesine bir dönem ev sahipliği yapan konutta bulunuyor. Aliya’nın çalışma mekânı bu binanın ikinci katında ve kendisine ait bazı kitaplar ile şahsi eşyalarının bir kısmı burada bulunuyor.
Ne yalan söyleyeyim, tüm bu öğrendiklerimden sonra hem üzüldüm hem de sevindim. Sevindim, çünkü böylesine önemli bir kişiye ait eşyaların, kadir kıymet bilen insanların elinde olması yüreğime su serpti. Ancak ümmetin, hem fikri hem de siyasi sahada önde gelen liderlerin biri olan rahmetli Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’e ait eşyalar, başta Boşnakların olmak üzere, yine tüm ümmetin ortak tarihi ve emanetidir. Bu eşyalar bir müzeye giderse, hem bugün ders kitaplarında o yıllara dair hiçbir şey okuyamayan, birçok yönden kültürel baskı altında bulunan Boşnak halkı hafızasını diri tutabilir, hem de rahmetli Aliya’nın kemikleri sızlamaz.
İşte tüm bu sebeplerle, aynı zamanda Bosna-Hersek Bursa Fahri Konsolosu olan Muzaffer Çilek’ten ricam, rahmetli Aliya İzzetbegoviç’e ait eşyaları, Aliya Müzesi’ne ya da başka bir müzeye teslim etmeleridir. Bosna ve Boşnaklar konusundaki hassasiyetine inandığım Muzaffer Çilek’in bu talebe gönülden “Evet” diyeceğinden eminim olduğum için şimdiden kendisine teşekkür ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.