“Başbakanla ‘Cemaat’ arasında neler yaşanıyor?..”
Zaman gazetesinin 25. Yıl kutlamasına katıldık.
Başbakan Erdoğan, bazı bakanlar...
SP, BBP ve DSP’nin Genel Başkanları...
CHP’li Gürsel Tekin, üst düzey bürokrasi, medya mensupları...
Zaman’ın 25 yıl boyunca attığı manşetlerden örnekler izledik.
Benim de gazetecilikte 25’nci Yılım...
Güneş’te çalıştığım günlerde, Zaman diye bir gazetenin varlığından habersizdim galiba.
Bir yıl kadar sonra fark ettim; hayli “radikal” haberlere yer veren, sert üsluplu bir gazeteydi.
Ben o günlerde “Kemalist” kıvamındaydım.
Gazeteyi sağda solda gördüğümde göz ucuyla takılıyor, o günkü bakış açımla beğenmiyordum...
Sonra sonra...
Mustafa Karahasanoğlu ağabeyin vesile olmasıyla “Hesap verme” şuuruna doğru yol almaya başladığımda, Zaman’ı beğendiğim gazeteler arasına aldım.
Ecevit’in Başbakan olduğu dönemde Zaman’ı pek beğenmezdim, Ergenekon-Balyoz süreçlerinde ziyadesiyle takdir ettim...
Camia’nın özellikle eğitim alanındaki çalışmalarını hep hayranlıkla izledim.
Bütün bunlar; Zaman gazetesinin 25 yıl boyunca attığı başlıklardan örnekleri izlerken gelip geçti aklımdan...
¥
Program devam ederken, Twitter’a takılan arkadaşlar, bazı “yazılara” dikkat çekti...
Açıktan ve örtülü olarak Ergenekon Örgütü’nü destekleyen bir kısım “meslektaş” (!) fitne üretmiş...
Bu türden iddiaların bazı “köşe” yazılarına yansıdığını da biliyoruz...
Diyorlar ki; “Başbakan, Ekrem Dumanlı’nın elini sıkmadı. Cemaatle Başbakan arasındaki soğukluk gözler önüne serildi!..”
Biz oradaydık...
Ve bambaşka bir sahneye şahitlik ettik.
Koca salonu dolduran vatandaş, giriş anonsunun yapıldığı andan itibaren Başbakan’a büyük sevgi gösterisinde bulundu. Başbakan ile Ekrem Dumanlı da oldukça samimi bir diyalog içindeydi.
¥
Program sonrasında, “Camia”dan çok önemli bir isimle, bu konuyu konuştum.
Çok şey söyledi de..
Şu iki cümlenin altını çizdim:
“Sayın Başbakan’ın hedeflediği Türkiye ile bizim hedeflediğimiz Türkiye arasında en ufak bir fark yok. Akit’in arzuladığı Türkiye ile bizim arzuladığımız Türkiye arasında da fark yok.”
Zaman gazetesindeki haberleri ve özellikle de “mesaj verme kabiliyetine” sahip camia mensuplarının yazılarını okuduğunuzda “Hükümet”e yönelik birtakım “ince ayar” uyarıları fark ediyorsunuz.
Hükümete birtakım çevrelerden “Ergenekoncularla bu kadar uğraşmanız doğru değil!..” yollu telkinler geldiğinde...
“Geri adım atılması halinde bütün emeklerin heba olacağını” düşünen “Camia mensupları” gerekli uyarılarda bulunuyor.
Bu bir görev. Hükümetin birçok uygulamasını beğenen gazetecilerin, kayıtsız şartsız itaat gibi bir görevleri yok. Ve dahası, “uyarmak” gibi bir görevleri var!.. Ergenekon yapılanması, bu “Camia”nın, antidemokratik oluşumlarla mücadele konusunda ne kadar ısrarlı ve etkili olduğunu çok iyi bildiğinden, “fitne” üretmekte.
Ve kamuoyunda, “Aslında hükümet de bunlardan şikayetçi!” gibi bir hava yaymakta.
Hatırlarsanız; 28 Şubat darbecileri hareket stratejilerini “Hürriyet” gazetesine attırdıkları “Topyekûn Savaş” manşeti ile ifade etmişlerdi.
Bu zihniyet, ilk fırsatta millete karşı yeniden “operasyon” başlatmaktan çekinmeyecektir. Onlar “Millete karşı topyekün savaş” diyorsa...
Vatanseverlerin tarzı da “Darbecilere karşı topyekun mücadele!..” olmalıdır.
Bu strateji, geçtiğimiz 10 yıllık süreç içinde büyük ölçüde uygulandı.
Yeni Akit ekibi, tıpkı 28 Şubat döneminde olduğu gibi, “Balyoz, Ergenekon” dâvâ süreçlerinin sağlıklı ve etkili bir şekilde sürdürülebilmesi için de elinden gelen desteği verdi.
O karanlık 28 Şubat döneminde, darbeci çevrelere karşı en etkili mücadeleyi veren bu ekip, şimdi de görevini fazlasıyla yerine getirmekte.
Yıllar yılı, “Hassas medya organlarının ortak hareket etmemesinden” şikayetçi olunurdu...
Bugün, birçok konuda “benzer” haberlere imza atılmakta... Türkiye, “darbe”, “muhtıra” gibi çağdışı girişimlerin akılların ucundan dahi geçemeyeceği günlere ulaşıncaya kadar...
“Durmak yok yola devam!..”
Ve tabii...
“Hep birlikte!..”
Fitneye sakın prim vermeyin!..
ÖZÜR DİLİYORUM
Eyvah!..
Davetli olduğum bir programa yetişme telaşındayken, gazeteme bir süre evvel bu köşede kullanılmış olan bir makaleyi göndermişim!..
Dün bu sütunda yer bulan yazıyı iki kere okumuş oldunuz yani. Yazı güncelliğini koruyor ama yanlışlık yanlışlıktır.
Bugüne kadar hiç böyle bir hata yapmamıştım.
Hepinizden özür diliyorum.