Efendimiz’in (sav) evlilikleri (2)
Efendimiz’in (sav) risalet mesajı Hicaz’da yankılanmaya başlayınca dönemin inkârcıları tek bir insanın lisanından çıkan bu gür sedayı kısmak için her yolu denemeye başlamışlardı. özellikle Efendimiz’in (sav) şahsiyetini hedef alarak, O’nun pak kametine dil uzatıp, O’na şair, mecnun, kâhin, sihirbaz ve daha nice ithamlarda bulunmuşlardı. Ama biz ne Mekke’de, ne de Medine’de bulunan muhatapların içerisinden Efendimiz’i yaptığı evlilikler üzerinden mahkûm etmeye çalışan inkârcıların varlığını bilmiyoruz. Zaten ilahi kelamın birkaç ayetle değindiği Medine’de cereyan eden İfk hadisesi ve Hz. Zeynep ile olan evlilik meselesinden anlıyoruz ki; dönemin inkârcılarının gündeminde, ne Efendimiz’in kendinden yaşça büyük ya da küçük bir hanım ile evlenmesi, ne de çok eşliliği garipsenecek bir durum değildi. Eğer o günün dünyasında bunlar eleştiri konusu olsaydı, ihtimaldir ki Kur’an, bunlara da cevaplar verirdi. Ama o günün dünyasında yaşayanların derdi yaygın olan bu tip evliliklerin birini eleştirmek ya da karalamak değil; Kur’an’ın sınırsız olan evlilik sayısını dörde indirmesiydi. Buradan da anlıyoruz ki, çok eşlilik Kur’an’ın bir tavsiyesi değil, bir sınırlandırmasıdır.
İşte geçen haftaki yazımızda ısrarla örf üzerinde durmamızın temel sebebi de buydu. Allah Resulü de (sav) yaşadığı toplumun bu tarz hassasiyetlerini göz ardı etmiyor, onlara malzeme olabilecek herhangi bir şeye kapı açmıyor, hatta değerlerin alt-üst olduğu bir dünyada düşmanlarını bile hayran bırakacak bir hayat ortaya koyuyordu. Böyle olduğu için de dönemin Ebu Cehilleri Efendimiz’e evlilikleri üzerinden dil uzat(a)mıyor, saldırılarını kendilerince meşru (!) olan noktalar üzerinden yapıyor, Efendimiz’in evliliklerine dil uzatmayı ise bu çağın Ebu Cehillerine havale ediyorlardı.
“Sözün bağlamı, sözün anlamıdır” ilkesini unutarak, Kur’an’ın neşet ettiği o ilk coğrafyaya özgü şartları kasıtlı veya kasıtsız ihmal edip; ya Allah Resulü’ne saldırmaya bahaneler uyduranlar, ya da kendi sınır tanımaz şehvetlerine kılıflar bulmaya çalışanlar eğer biraz vicdan taşıyorlarsa şu noktalara dikkat etmek zorundadırlar.
1- Allah Resulü’nün yaptığı evliliklerini dillerine dolayanlar, acaba o günün dünyasında İslâmi davetin en büyük düşmanları olan Ebu Cehil’in, Ebu Leheb’in, Nadir b. Haris’in, Abdullah ibn Selül’ün ve daha nicelerinin kaç evli olduklarını biliyorlar mı?
2- Yukarıda saydığımız isimlerden özellikle Ebu Leheb’in ve Abdullah ibn Selül’ün Habeşistan, Mısır, Suriye, Bizans ve Sasanilerin hâkim oldukları topraklardan cariyeler satın alarak biri Mekke’de, diğeri Medine’de olmak üzere iki büyük ahlaksız mekân işlettiklerini bilen var mı?
3- O günün dünyasında kocası ölen bir dul hanımın üzerine cübbesini veya hırkasını atıp, “artık bu benim malım” diye âleme ilan edip, bir ömür o dul hanımın ve varsa çocuklarının birer meta gibi kullanıldığını bilen var mı?
4- Efendimiz’in kendinden yaşça büyük ya da küçük hanımlarla evlenmesi, o günün dünyasında toplumun genel kanaatlerine aykırı bir durum olsaydı, acaba Efendimiz bu evlilikleri gerçekleştirir miydi? Ya da bu evliliklerin sonrasında dönemin inkarcıları bu meseleyi ağızlarına dolamazlar mıydı? Ama biz tarihi rivayetlerden öğreniyoruz ki, Hz. Hatice validemizin ikinci eşi vefat edince, o günler 26 yaşlarında olan Ebu Cehil de kendinden 14 yaş büyük olan Hz. Hatice ile evlenmek istemiş, ama Hatice validemiz onu değil, Efendimiz’i tercih etmişti.
5- Yine o günün dünyasında hiçbir eleştiriye konu olmayan bir evlilik türü de erkek çocukların çocuk denecek yaşta evlendirilmesi idi. Şu an eskiye nazaran azalsa da, bizlerde de özellikle doğu bölgelerimizde böyle bir uygulama vardı. Biz sahabe içerisinde 9-10 yaşlarında evlenenlerin varlığını biliyoruz. Mesela, Amr ibn As ile oğlu Abdullah ibn Amr arasındaki yaş farkının sadece 12 olduğunu biliyor muydunuz?
6- O günün dünyasında kocası ölen bir hanım eğer isterse 5-6 kocayla sıra ile evlenebilirdi. Mesela, hepimizin yakından tanıdığı Hz. ömer’in amcası büyük muvahhid Zeyd ibn Amr’ın kızı Atike binti Zeyd, önce Abdullah ibn Ebubekir’le, o Taif seferinde şehit olunca Hz. ömer’le, o Mecusi köle Firuz tarafından hançerlenip şehit olunca, Zübeyr ibn Avvam ile evlenmiştir. Hz. Zübeyr Sıffın savaşında şehit olunca bu sefer Hz. Atike, Hz. Hüseyin ile evlenmiş, Hz. Hüseyin’in Kerbela’daki şehadetinden sonra da, Hz. Atike bir müddet sonra vefat etmiştir. Hz. ömer’in oğlu Abdullah, halası Atike’nin bunca sahabi ile evlenip, her evlenenin de bir müddet sonra şehit olduğunu görünce; “Her kim şehadet istiyorsa, halam Atike ile evlensin” diyordu. Şimdi söyler misiniz, bugünün dünyasında ilk kocası vefat eden bir hanım böyle peşi sıra 4–5 evlilik yapsa toplum bunu kaldırabilir mi? Ya da bunu da bir tarafa bırakın hangi erkek böyle evlilikler yapmış bir hanıma talip olur? Günün şartlarını dikkate almanın ne demek olduğunu bilmem anlatabiliyor muyuz?
İşte Kur’an’ın neşet ettiği bu ilk muhatapların dünyasını bilmeyen, ya da işlerine gelmediği için bilmek istemeyenler, bugünün dünyasından hareket ederek 1500 sene öncesindeki meseleler üzerinde yorumlar yapmaya, saldırmaya, ya da kendi yaşantılarına meşru zeminler bulmaya çalışıyorlar. Ne yaparsa yapsınlar, neler söylerse söylesinler, güneş balçıkla sıvanmaz, gözünü kapayan sadece kendine gece yapar. Efendimiz (sav) vahyin lisanı ile Siracu Münîr /Aydınlatan bir kandildir. Peki, herkese mi? Elbette ki hayır; O (sav) sadece nübüvvet medresesinin önüne doğru bir şekilde oturanları karanlıklardan aydınlığa taşıyan bir kandildir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.