Ekonomide kararsızlık ve tedirginlik!
Kuşkusuz kapalı ekonomi söz konusu değil. Küresel gelişmeler ülke ekonomilerini etkilemektedir.
ABD'de başlayan ve piyasaları etkileyen mortgage krizi dolayısıyla hangi kurumların ne ölçüde risk altında olduğu tam olarak görülemediğini, sistemde güven kaybı olduğunu ve bankaların bankalara güvenmez olduğunu, iş adamları ifade edebilmektedir.
Kuşkusuz böyle bir ortamda, haliyle herkes nefesini tutmuş, dünyayı yakından izliyor. Yeni bir çöküş dalgası daha gelecek mi? Durum 2008 açısından bazı güçlü risklerin varlığına işaret ediyor.
Avrupa Birliği’nde ABD Eksenli yapı oluşuyor.: Türkiye-ABD ilişkilerinde 1 Mart tezkeresinden bu yana yeni ve her iki taraf için de memnuniyet verici olmayan bir süreç yaşandı. Son operasyonun birlikte yapılması ile tekrar düzelmeye başladığının işaretleri var.
Yeterli mi elbette değil. Her iki tarafın da kazanması esasına dayanan formüller üretilmeli. Merkel ve Sarkozy'nin işbaşına gelmesiyle Almanya ve Fransa'nın ABD'ye eskiye oranla daha fazla yakınlaştığı görülüyor. AB'nin temel direkleri daha güçlü bir Kuzey Atlantik ekseni oluşturma arzusundalar.
AB'de dengeler yeniden kuruluyor. Güçlü bir Kuzey Atlantik ekseni oluşmasından söz ediyorsak, Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinin çok daha fazla önem kazanacağını belirtmekte yarar var.
çin'i yalnızca bir tehdit olarak görmek son derece yanlış. Burada çok büyük bir fırsat yatıyor. Bu ülkeyle kazan-kazan ilişkisi kurmak mümkün. Türkiye'nin gelecek tasarımları ve stratejileri içinde çin'in mutlaka yer alması gerekiyor.
Komşu ve bölge ülkeleri ile doğrudan ticaret kurma kanallarının açılması gerekir. Avrupa Birliği iler yapılan gümrük birliği anlaşması buna olanak vermiyor. Ama kimse de çıkıp bu anlaşmanın Türk ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerini tartışmıyor. Tartışmak da istemiyor.
üretim ekonomisi yerine tüketim ekonomisine dayalı ithal ağırlıklı düzenlemeler de tartışılmıyor. Evet ihracat artıyor ama ya ithalattaki artış! Kaldı ki ihracattaki artış yabancı yatırımcıların Türk ekonominse katkısı son derece sınırlı olan sistemle işliyor. İthal mala dayalı yerli üretim yabancı şirket kısır döngüsü, var bu yeni istihdam alanı yaratmıyor.
Türkiye’ye kaynak girişinde azalma olabilir.: Türkiye ekonomisinin kırılganlığını daha da azaltmaya ihtiyaç vardır. Cari açığı sürekli üreten ekonomik yapımızı değiştirmemiz gerekiyor. Yılda yüzde 7 civarında bir büyümeyi garanti altına almalıyız. İstihdam dostu bir büyüme gerçekleştirmemiz lazım.
Kredi piyasasında daralma olursa önemli kaynak girişi sağlayan şirket satın almaları sekteye uğrayabilir. Küresel ekonomide bol ve ucuz kaynak dönemini geride bırakıyoruz. ABD'den kaynaklanabilecek bir durgunluk beklentisi küresel piyasaları sarmış durumda.
Kapsamlı bir çaba içine girme zorunluluğu önümüzde dururken, iç çekişmelerle zaman ve enerji yitirmeyelim. Bu yüzden, önümüzdeki anayasa tartışmalarını uzlaşmanın zemini haline getirmeliyiz.
Hükümetin vergi ve vergi benzeri yükleri azaltması karşılığında özel sektörün kayıt dışı oranını azaltması gerekir. Vergi ve vergi benzeri yükleri azalttığımızda, biz vergi kaybını tahmin edip bulalım. İş adamları da kayıt içine girenlerin tablosunu gösteren verileri ortaya koyması gerekir. Karşılıklı performansı ölçen bir yapı kurulmalıdır..
Türkiye'nin yüzde 7'lik büyümeyi yakalaması için yüzde 30'luk verimlilik artışı gerekir.
Bunun için ciddi bir yatırım gerekir. Hükümet yatırımların özel sektör tarafından yapılmasını tercih etmektedir. Ancak bu hedefe ulaşılması için özel sektörün yüzde 3 tasarruf artışı gerçekleştirmesi gerekiyor..
Büyüme rakamlarına ilişkin endişeleri hemen iş dünyası dile getirmektedir.
Hükümet rehavet içinde. İş dünyasına heyecan coşku verecek yeni projeler ortaya koyması gerekir. Ancak görülen AKP nin özgürlük, demokratikleşme, yeni anayasa çıkarma ve Avrupa birliği üyeliğinden başka gözünün gördüğü, önem verdiği konu yok.
Günün Sözü; Hayal kırıklığı yaşamak istemiyorsun önünü görecek tedbirleri almalısın.