Kâinatın Efendisi Muhammed Mustafa (SAV)
Allah-u Tealanın, insanları doğru yola hidayet etmesi gayesi ile gönderdiği son Peygamber Hz. Muhammed Mustafa (sav) Efendimizdir. O’ndan sonra bir daha peygamber gelmemiş, bundan sonra da kıyamet sabahına kadar gelmeyeceği bizlere bildirilmiştir.
Dolayısı ile insanlığı küfrün karanlığından imanın aydınlığına davet eden, Peygamberlik zincirinin son halkası, iki cihan güneşi, gönüllerin sultanı efendimiz’i (sav) tanımak ve anlamak büyük önem arz etmektedir. Bir müimin için kuşkusuz çabaların en güzeli de bu tanıma ve anlamaya dönük çalışma olacaktır.
Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav) M. 571 yılında kutlu bir şehir olan Hicaz’daki Mekke-i Mükerreme’de dünyaya gelmiştir. Bölgenin en asil ailelerinden Kureyş kabilesine mensuptur. Dedesinin adı Abdulmuttalip, Babasının adı Abdullah, annesinin adı ise Âmine’dir.
Kâinatın Efendisi olan Hz. Muhammed (sav), yetim olarak dünyaya gelmiştir. Çünkü doğumundan iki ay önce sevgili babası vefat etmişti. Dedesi Abdulmuttalib çok sevdiği biricik torununa “Muhammed” adını verdi. Annesi ise O’na “Ahmed” dedi. Doğumundan bir süre sonra Araplarının âdeti gereğince Sütanne’ye verildi.
Peygamber Efendimiz (sav) bir Medine yolculuğu esnasında 6 yaşında iken annesini de kaybetti. Yetim olarak Dünyaya teşrif eden bu güzel insan, annesinin ölümü üzerine de öksüzler kervanına katılmış oldu. Küçük yaşta annesini ve babasını kaybedince O’nu önce dedesi Abdulmuttalib, daha sonra da amcası Ebû Tâlib himaye ettiler.
Hz. Peygamber (sav) 25 yaşına geldiğinde, Mekke’nin asil ve zengin hanımlarından olan Hz. Hatice validemiz ile evlendi. Hz. Hatice’den ikisi erkek, 4’ü kız olmak üzere 6 çocuğu dünyaya geldi. Erkek çocuklarının isimleri; Kasım ve Abdullah, Kız çocuklarının isimleri ise; Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm ve Fâtıma (ranh) dır.
Hz. Muhammed (sav) 40 yaşına gelince Allah-u Teâlâ, vahiy meleği Cebrail’i (as) vazifelendirdi ve böylece O’nu İnsanlığın son Peygamberi olarak görevlendirmiş oldu. O, peygamberlik görevini karşılaştığı pek çok engel, eziyet ve işkencelere rağmen kesintisiz olarak tam yirmi üç yıl eksiksiz sürdürdü. Aldığı mesajı İnsanlığa ulaştırdı.
Doğruluk ve dürüstlüğü, inanan ve inanmayan herkes tarafından kabul edilmişti. Bu sebepten dolayı O’na; “Doğru” anlamına gelen “el-Emin” denilmişti. Nitekim O, Peygamber olmadan önce de doğru, dürüst, çalışkan, herkesin özendiği ve imrendiği bir kişiliğe sahip idi.
İlk vahiy yani Peygamberlik mesajı, “Oku” emriyle “Hira” dağında başlamıştı. İnsanlara; tek olan Allah’a inanmalarını, putlara kesinlikle tapmamalarını, yalan söylememelerini ve yetim hakkı yememelerini ısrarla emretmişti.
Peygamber Efendimiz’e (sav) ilk inananların arasında eşi Hz. Hatice, en yakın dostu Hz. Ebû Bekir, Amcası Ebû Tâlib’in oğlu Hz. Ali ve manevî evlâdı Zeyd yer almıştır. Bu kutlu insanları gün geçtikçe diğer inananlar takip etmiş ve Din-i Mübi-i İslam böylece neşv-ü nema bulmuştur.
Yaklaşık olarak ilk üç yıl içinde Müslümanların sayısı 30’a ulaştı. Bu süreç çok meşakkatli ve çileli geçmiştir. Zorluklar çeşitli olunca, imtihan da çok ağır seyretmiş ve tarihin ibretle kaydettiği ve böylece de gelecek nesillere aktardığı acı hatıralar yaşanmıştır.
Müslümanların az olan sayısı arttıkça inanmayanlar öfkeleniyordu. Gün geldi Peygamber Efendimize ve O’na inanan Müslümanlara karşı eziyet ve işkencelerini artırdılar. Eziyet ve işkenceler dayanılmaz bir hâl alınca da, önce iki kez Habeşistan’a, sonra da Miladî 622 yılının Nisan ayında Hz. Peygamber Efendimiz (sav) ve Müslümanlar, ata yurdu kutlu Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvere’ye göç etmek zorunda kaldılar.
Bu göçe İslâm tarihinde “Hicret” adı verilmiş, daha sonra yapılan istişarelerin neticesinde de bu önemli hadise, Müslümanların takvim başlangıcı olarak kabul edilmiş ve de tarihe altın harflerle yazılan büyük bir kardeşliğin doğmasına vesile olmuştur.
Medineli Müslümanlar Mekke’den gelenlere kucak açtılar, bağ ve bahçelerini onlarla bölüştüler. Tarihte eşine rastlanmayan çok güzel bir yardımlaşma ve dayanışmanın örneğini de ortaya koydular. Mekke’den Medine’ye göç edenlere “Muhacir”, onlara yardım eden Medine’li Müslümanlara da “Ensar” adı verildi.
Hz. Peygamber Efendimiz (sav) Medine’de on yıl kadar yaşadı. İslâm’ın Mekke’den sonra tüm Arap Yarımadası’na yayılmasını sağladı. İslam Ahlakının yaşayan bir nümune-i imtisali oldu. Nihayet 632 yılında da Rahmet-i Rahmana kavuştu.
İnsanlık âlemi, medeniyetini ve yükselişini Hz. Peygamber (sav) Efendimize borçludur. Çünkü O, tüm insanî değer ve faziletleri, özellik ve güzellikleri bizzat hayatında yaşayarak insanlara, bilhassa Müslümanlara miras bırakmıştır. Şefaatine ulaşmak dilek ve temennimizle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.