Risâle-i Nur, maddî-mânevî ilimler harmanıdır (2)
Büyük çapta fıkhül-ekber olan imân esaslarıyla meşgul olan Bediüzzaman;1 bunun yanında ibâdet ve muamelât halleri açısından da Risâle-i Nurda gerekli bilgileri verir; günümüz insanının ihtiyaç duyduğu bütün fıkhî meselelerde içtihad eder; o sahadaki problemleri çözer.
Özellikle vurgulamamız gerekir: Risâle-i Nur din yenileyicisidir.2 İçtihadı bile yenilemiştir. Yâni, İçtihad Risâlesinde nasıl içtihad edilmesi gerektiğine dair ölçüler de vermiştir.3
Dolayısıyla, fıkhî meselelere bakışı da, bir kısım fıkhî meseleleri yenilemesi de, müceddid/yenileyici vasfının haricinde kalabilir mi?
Bediüzzaman; Kurân ve hadîs otoritesi; fen ilimlerinde dahi kitap yazacak kadar bilgi sahibi olduğundan kelâm, fıkıh, tasavvuf, fen, felsefe, psikoloji, sosyoloji ve sâir maddî, mânevî bütün ilimleri harmanlayarak büyük bir hakikat yolu açar.
Bediüzzaman klâsik ulema gibi belli bir konuda kafa yormamıştır. Yeni bakış açıları, paradigmalar geliştirmiştir. Ahlâk, bilim, dinî anlayış, siyaset, ekonomi, insanlar/uluslar/kıtalararası ilişkileri harmanlamış ve entegre bir sistem ortaya çıkarmıştır.4
Dinî veya ahlâkî bir mesele anlatılırken, aynı zamanda psiko-sosyal, fen ilminin misâlleriyle desteklenir; aynı anda tasavvûfî, aynı zamanda kelâmî bir konuya temas edilir. Bir yerde hadisin kritiği yapılırken, pedagojik bir mesele de işlenir; ihtiyaç olan fıkhî konularda da içtihad yapılır.
Meselâ, 4. Sözde, namazın özellik, güzellik, hikmetlerinden bahsedilir. Mevzû olarak hiç alâkası olmamakla beraber, piyangonun fıkhî yönüne temas edilir: Bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek, akıl kabul ederse...5 Böylece piyangonun kumar olduğunu belirtir.
Risâle-i Nurun, buna benzer hârika kurguyla baştan sona imânî, ahlâkî, kelâmî/felsefî, tasavvufî, fıkhî, psikolojik, hukukî, teknik, içtimaî, sosyal, siyasî, idarî hakikatlerle bezendiği görülür. O, Kurânı yorumlarken; bir taraftan mucizeliğini ilmî delillerle ortaya koyar, öbür taraftan îcâzını (az sözle çok mânâları ifâde etmesini) ispat eder; diğer yandan gıybetin psiko-sosyolojik, ahlâkî boyutlarını ele alır, aynı zamanda fıkhî meseleleri de işler.6 Yani, fen, sosyal ve mânevî ilimleri iç içe geçirerek sentezler.
Öyle ise, bu ilimlerin ve hakikatlerin kelime ve mefhumlarını da ihya etmelidir.
Dipnotlar:
1-Barla Lahikası, s. 194.; 2-Sözler, s. 442-449.; 3-Kastamonu Lâhikası, s. 200.; 4-Prof. Dr. Bünyamin Duran, İslâm Düşünce Geleneği Açısından Bediüzzaman, Risâle-i Nur Enstitüsü, s. 143.; 5-Sözler, s. 27.; 6-Mektûbat, s. 267, 268.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.