Ersoy Dede

Ersoy Dede

Mustafa ve Deniz Feneri

Mustafa ve Deniz Feneri

Bazı kişileri, bazı isimleri yakından takip etmezseniz eğer, resmin bütününü ıskalıyorsunuz.. Dün Milliyet Gazetesi’nin birinci sayfasında Can Dündar’ın “Mustafa” belgeseliyle ilgili Yargıtay kararını okurken yine hatırladım bunu.. Hafızası zayıf bir kardeşiniz olarak, yarın gene unutacağımdan hiç kuşkunuz olmasın.. Olay şu.. Mustafa isimli belgeselde, Atatürk’ün hayatı anlatılırken, “hastalıklı, ezik, parasız, diktatör, yalnız, korkak” gibi bir algı yaratıldığı için bir tür hakaret fiili işlendiği yönünde bilirkişi raporu vardı ortada.. Raporun altında da Prof. Dr. Ahmet Mumcu’nun imzası bulunuyordu. Bu raporla Can Dündar hakkında dava açılmıştı.. Ancak Ankara basın savcısı, takipsizlik vererek dosyayı kapatmayı uygun görmüştü.. Bunun üzerine Sincan mahkemesi, itiraz ederek dosyanın, Yargıtay’a gönderilmesine yol açtı.. Dünkü karar da işte Yargıtay’ın bu itirazı reddettiği yönündeydi.. Yani Yargıtay 9. Ceza dairesi de 2009 yılında Ankara’da basın savcısı olan kişi gibi düşünmüştü.. Haber bundan ibaret.. Burayı unutmayın.. size bir hadise daha anlatacağım.. tekrar döneceğiz bu konuya..

CAN DÜNDAR’IN ÜLKE TV İLGİSİ

Bir sabah gazeteyi bir açtım, Can Dündar yazısına, “İki hafta önce Ülke Tv izliyordum” diyerek başlamış.. İki hafta önce... İzlemiş, aklında tutmuş, iki hafta sonraki yazısına konu etmiş.. Ben daha bugüne kadar, iki hafta önceki programla ilgili kritik yazan bir yazara rastlamış değilim.. Hayırlısı inşallah diyerek okudum.. Yazı özetle şöyle; “......Telaşlı bir spiker sesi, yaptıkları haberin yalan olduğunu açıklıyordu. Merak ettim. Meğer 5 Ekim gecesi, Deniz Feneri savcısının Ankara’da bir restoranda CHP milletvekilleriyle buluştuğunu duymuşlar. Hemen restorana yayın aracı yollamışlar. Muhabir, restoran kapısından yayına başlamış.. Kanal, haberi ‘Son Dakika: Sürpriz Buluşma’ diye duyurmuş. Restoran çıkışında bir emekli müsteşar, “Evet, gördüm içerde” demiş. Spiker, Adalet Bakanı’nı göreve çağırmış. Oysa savcı Nadi Türkaslan o sırada evde.....” Yazı bunun üzerine kurgulanmış.. Yayın bendenize ait. O gece (hani yazısından iki hafta önce) telaşlı spiker sesiyle duyduğu tekzip metni de Bıçak Sırtı’nda yayınlandı.. O tekzibe neden olan yayının sahibi de bendim. “Ben o gece orada değildim” diyen Sn. Savcı’nın beyanını “doğru” kabul edip tekzibi yayına verdik. Ne gsm kaydı istedik mobil operatör şirketlerinden ne de meseleyi uzatıp restorandaki diğer misafirlerin tanıklığına başvurduk.. Tek bildiğimiz, o gece o restorandaki zirveden iki gün sonra, içeriğini sadece Sn. savcıların bildiği dosya, CHP Grubu’nda Kemal Kılıçdaroğlu’nun elindeydi.. Ama ben ve kanalım, patronlarımız söz konusu olduğu için ve de işin tarafı sayıldığımız için uzatmama kararı aldık.. Aynen de yazdığı gibi Sn. Can Dündar’ın.. Ekim 2011’de o yayın yapılmış.. Ocak ayı ortalarında da tekzibi yayınlanmış.. Oysa Can Dündar’ın yazısı, tekzipten de iki hafta sonrasına denk geliyor..

YAZININ ŞİFRELERİ

Birinci paragraftan sonra yarım bıraktığımız konuya geri dönelim şimdi.. Can Dündar’ın, Mustafa filmi ile ilgili hazırlanan bilirkişi raporlarına rağmen, “fikir hürriyetidir” yönünde kanaat koyan ve de Can Dündar hakkında takipsizlik veren kişi, Sn.”Nadi Türkaslan”mış meğer.. O günkü basın savcısı.. Ülke Tv’de bizim “CHP’lilerle yemekte buluştu” iddiasında bulunduğumuz daha sonra tekzip yayınlamak zorunda kaldığımız kişi, o hadiseden iki yıl evvel, basın savcısı olarak Dündar hakkındaki suçlamayı kaldırmış.. Aralarındaki hukuk, demek oradan geliyormuş.. İki hafta önce izlendiği söylenen Ülke Tv, aslında zaten izlenmemiş demek ki.. Kalın sağlıcakla.







Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi