Katliamın Gölgesinde Katliam
Geçen hafta yayınlanan yazımızda da dile getirdiğimiz üzere Suriye'deki Baas diktasının zulmü Filistin halkının davasına kalkan değil tam aksine siyonist katillerin katliamlarına perde oluşturmaktadır. Çünkü zulüm hiçbir zaman âdil bir davaya kalkan olmaz ama zulme perde olabilir.
Siyonistlerin Gazze'ye yönelik son saldırılarında Baas katliamlarıyla siyonist katliamların kıyaslanması, birçoklarının yorumlarında Baas zulmünün her gün daha fazla insan katlettiğini dile getirmeleri de bunu gösteriyor. Ne yazık ki Baas vahşetinin katliamları, siyonistlerin Gazze'deki iğrenç saldırılarını ve insanlık dışı katliamlarını, Amerikalı askerin Afganistan'da evlere baskın düzenleyerek aileleri küçük çocuklarıyla birlikte imha etmesi olayını gölgede bıraktı. Bu da tabii Filistin ve Afganistan'daki işgalcilerin işine yaradı. Ama bizim hepsini görmemiz, bir tarafta zulüm ve vahşeti aynı kategoriye koyup hepsine birden tepki göstermemiz, diğer tarafta zulme ve haksızlığa uğrayanların tümüne en başta insan, sonra da hakkı ve adaleti isteyen Müslümanlar oldukları için değer verip davalarına sahip çıkmamız gerekir.
Filistin'de işgal devam ettiği sürece gerçek anlamda bir istikrar sağlanması ve temelinde siyonist işgal olan sorunların bu temel sebep ortadan kalkmadığı sürece kalıcı çözüme kavuşturulması mümkün değildir. Fakat bazen uzun vadeli ateşkese gidilmesi mümkün olabiliyor. Gazze'de de son dönemde böyle bir ateşkes devam ederken, 9 Mart Cuma günü ikindi vakitlerinde işgalci siyonistlerin ani bir şekilde gerçekleştirdikleri saldırıyla yeniden hareketlilik başladı ve Filistin tarafında gerek doğrudan saldırılarda öldürülenler gerekse yaralanıp hastaneye kaldırıldıktan sonra hayatlarını kaybedenlerle ölü sayısı 26'yı bulurken, yaralı sayısı da 70'e ulaştı. İlk saldırıda hedef alınan araçta şehit edilenler de Filistin Halk Direniş Komiteleri Genel Sekreteri Zuheyr el-Kaysi ile esir takasında özgürlüğüne kavuşanlardan Mahmud Haneni idi.
Siyonist işgalcilerin böyle durup dururken ani bir şekilde saldırı başlatmalarının ve havayı ısıtmalarının sebebinin ne olduğu hakkında muhtelif yorumlar yapıldı ve tahminlerde bulunuldu. Gerçi işgalci siyonistler daha önce Gazze'ye karşı yeni bir operasyon düzenlemeye ihtiyaç olduğu türünden bol tehditli açıklamalar yapıyorlardı ama bunların Filistin halkını yıpratma ve sürekli telaş hali üzere tutma amaçlı bir psikolojik savaşın parçası olduğu düşünülüyordu.
İşgalci siyonist açısından saldırının birden fazla maksadı olabilir. Ama burada dikkat çeken en önemli maksat bizim gördüğümüz kadarıyla "demir kubbe" adı verilen füze savar savunma sistemini yeniden denemek ve kendi halkına bu konuda bir güvence sunmaktı. Olaylara paralel olarak yoğun bir şekilde demir kubbe savunma sisteminin gündeme getirilmesi ve Filistinlilerin attığı roketlerin bu sistem sayesinde havada yakalanıp imha edildiği yalanlarına işgal devletine hizmet eden ajanslar tarafından bolca yer verilmesi bu maksada belirgin bir şekilde işaret ediyor.
Çünkü bu sistemi daha önceki çatışmalarda denedi ve başarılı olamadı. Bu kez yeni birtakım tekniklerle ve sistemlerle geliştirerek daha modern bir hale getirdi. Belki yaptığı yeniliklerin sonuçlarını görebilmek için kendi sahasında bazı denemeler yapmış olabilir. Ama özellikle Gazze'ye yakın bölgelerde yaşayanlar açısından önemli olan Filistin direnişinin roketleri karşısında ne kadar başarılı olduğunun görülmesiydi.
Suriye'de Baas rejiminin günde ortalama 80-100 kişiyi katlettiği, Şebbiha adlı korkunç çete örgütüne mensup canavarların sekiz - on yaşındaki çocukları bıçaklarla doğradığı dolayısıyla bütün insanlığın dikkatinin buradaki vahşi katliamlara yöneldiği bir dönemde oluşan dumanlı hava Filistin'i işgal altında tutan siyonist canavar için de bulunmaz fırsattı. Zaten daha önce yaptığı tehditler de böyle bir fırsattan yararlanma yoluna gitmesi ihtimali bulunduğuna işaret ediyordu.
Fakat her ne kadar söz konusu "demir kubbe" sisteminin başarılı olduğu ve Filistinli direnişçilerin attığı roketlerin havada imha edildiği haberlerine sıkça yer verildiyse de gerçekte sistem yine başarısız olmuştur. Bu kanaatimizin gerekçelerini de inşallah müteakip yazımızda izah etmeye çalışacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.