Türkiye’de ne işimiz var?
Hani hamakatın orgenerallerinden biri bir zamanlar, emekli edilmesini hazmedemeyip höykürmüştü ya; “Bizim Yemen’de ne işimiz vardı?”
Ah o Yemendir! Gülü çemendir!
Giden gelmiyor, acep nedendir...
Elbette o ham-generalin bir işi yoktur oralarda! Çünkü Türkiye’de de bir işi yoktu! Elbette “hayır” işi yoktu, çünkü işleri “şer”le idi. Onun asıl işi darbe yapmaktı. Halkın tepesine balyoz indirmekti. Balyozları elinde kaldı!
Elbette bu “18 Mart Şehitler Günü”nde Afganistan’da şehid olan askerlerimiz için efganımız göğe yükseliyor, feryadımız dünyayı tutuyor, üzülüyoruz, elem çekiyoruz...
Bu sırada “Ne işimiz vardı korosu” sesini yükseltiyor:
“Afganistan’da ne işimiz vardı?”
Bakın yılmaz cehli mürekkep şerefsizi ne diyor, şehidlerimiz için: Niyazi!
Bu sıfat sana yakışır! Sen nerede ölürsen öl, ne şekilde geberirsen geber, alabileceğin tek unvan budur!
Ruhat yenge ve Milliyet’in âşığı da aynı havada!
Ya mümtaz muhafetimizin ipe sapa gelmez hücumları?
Sanki askerleri Afganistan’a gönderen şimdiki Başbakan!
Türkiye’nin Afganistan’a neden asker gönderdiği, askerlerin hangi çerçevede orada bulunduğu, ne yaptığı bilinmez şeyler değil. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan beri Afganistan’a asker göndermiş bir ülke!
Türkiye’nin Afganistan’da muharib kuvveti yok. İnsanî amaçlar için, sosyal destek için orada bulunan askerlerimiz var.
İyi ki de var!
Afganistan’da askerimizin halkla ilişkileri çok iyi, bir tek Türk askerleri bayrakları ile dolaşabiliyor ve gittikleri yerde hüsnükabul görüyorlar.
Askerlerimiz sadece Türkiye sınırları içinde mi olmalı?
Şu anda çeşitli sebeplerle yurtdışında askerlerimiz var. Bosna’dan Afganistan’a geniş bir coğrafyada bulunan askerlerimiz, bizim geniş ufkumuzu temsil ediyor.
Bu millet, bu halk şu anda bulunduğu coğrafya ile tanımlanamayacak bir topluluk.
Bu coğrafyadaki varlığımız bin yıllık. Ya Afganistan’daki varlığımız? “Afganistan” ismi, en fazla bir-bir buçuk asırlık. Bu coğrafyanın bir bölümü Türkistan olarak bilinir, bir bölümü de Türkistan’ın parçası olan Horasan’dır.
Orada sadece bizim gibi inanan insanlar değil, dilimizi konuşan insanlar da yaşıyor. Kabil aynı zamanda büyük bir edebiyatçı olan Babür Şah’ın başkenti! Hindistan’da büyük bir imparatorluk kuran bu büyük Türk’ün mezarı Kabil’de.
Mevlâna babasıyla bu ülkenin Belh şehrinden geldi Anadolu’ya...
Herat, Timur imparatorluğunun büyük başkentlerinden. Hüseyin Baykara’nın, Ali Şir Nevai’nin yaptırdığı eserler hâlâ bu şehri süslüyor.
Ortalık, echel milliyetçi ve kavminden bîhaber “Türkçü” kaynıyor.
Varlığımızı oralarda ispat etmeliyiz.
Afganistan’da şehid olan askerlerimiz, bir çatışma sonucu ölmediler. Onları bir kazada kaybettik. Her yerde olabilecek bir kaza... Geçenlerde Konya’da bir “yıldız”ımız kazaen şehid düştü. O şehidimiz ne demiş biliyor musunuz, uçağı düşmeden önce?
Ona uçuş kulesinden “uçağı terk et, hayatını kurtar!” ikazı yapılmış. Son ana kadar, millet malı olan uçağını kurtarmak derdinde olan şehidimiz, “Bu uçakta tüyü bitmedik yetimin hakkı var, sonuna kadar kurtarmaya çalışmalıyım.”
İşte şehidin son sözleri!
Müptezel “niyazi”lerin lafı, sözü bitmez ki!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.