Bizim nevruzumuz kanlıdır!
Türkiye’de Kürt kimliği yaratmak kolay bir iş değil!
“Fark”ı fark ettirmek lâzım.
Peki Türkiye’yi meydana getiren halktan Kürtlerin farkı ne?
Bir Türkle Kürdü nasıl ayırırız? Simasından mı? Sokaktan geçen binlerce insana bakıp, kolaylıkla bu Kürttür, bu Türktür, bu Çerkezdir, bu Boşnaktır... diyebilir miyiz?
Gözünden, saçından, yüzünün renginden ayırabilir miyiz Türkiye’yi teşkil eden halkı?
Bunlar mümkün değil. Fizikî ayırım zor, hatta imkânsız.
Bedeni geçtik, gelelim kültüre, ruha...
Kürtlerin farklılık yaratan kültürleri nelerdir?
“Fizik”te olmayan, “müzik”te var mı? “Yok” denemez. Zaten bunu Osmanlı müziği tescillemiştir. “Kürdî” mûsıkîmizde bir makam ve aynı zamanda perdedir. Birçok birleşik makam yapar: Acem Kürdî, araban Kürdî, muhayyer Kürdî, Kürdili hicazkâr vs. vs.
Her hangi bir vatandaşımız Kürt müziğini eğer Kürtçe seslendirilmemişse, “Türk” müziğinden tefrik edebilir mi?
Bu da mümkün değil. Sazlar da aynıdır. Bağlama belki de sadece bu iki müzikte müşterektir.
Geçenlerde Civan Haco namında “Kürt” müzikçisi bir albüm çıkardı, Âşık Daimi’nin Neşet Ertaş’ın filan türkülerini Kürtçeleştirmiş!
Örf, âdet farkları nelerdir?
Geride İslâm arkaplanı varsa, esasa müteallik bir örf ve adet farkı da bulunamaz.
Kılık kıyafet derseniz, şimdilerde herkes aynı kıyafeti giyiyor. Diyarbekir’de kürtçülük taslayanların bağladığı poşuyu Kerkük’te Türkmenler de bağlıyor! Hele o düzmece Kürt kadını kıyafetleri, tamamen yeni üretim!
Ama etnikçilik “fark” bulmayı gerektirir. Yoksa icad edilmeli!
Fark yaratmak için sarınılan âdetlerden biri “nevruz” olmasın? Hazır TC’nin alfabesinde “w” de yokken “newroz” yazmak bayağı fiyakalı olur!
Bu belki de terör örgütünün en müthiş buluşu idi! Cumhuriyet millete o kadar çok bayram dayattı ki, bazı bayramlar bu arada nevruz da, âdeta unutuldu.
Yaşı ellinin altmışın üzerinde olanlar, çocukluk çağlarında halkın nevruzu mahallen kutladığını hatırlarlar.
Ya Türkçülerin nevruzu, yani “yeni gün”ü, “ergenekon bayramı” olarak ilan etmeleri? Bu Kürtçülerin nevruzu Kürtleştirme projesinden önce iddia edilmiştir. Dayanaksız da değildir.
Sovyet dünyasında, dinî bayramlar arkaplana itilirken, nevruz gibi halk kutlamaları öne geçmiştir.
Hâlâ bile Türkî cumhuriyetlerin bazısında dinî bayramlar ya tatilsiz kutlanır, ya da bir gün tatille. Halbuki nevruz tatili neredeyse bir haftaya yayılır!
Kürtçü muhayyilenin kısırlığına bakın ki, bula bula bütün şarkın, İran’ın, Hind’in kutladığı, bu arada Türklerin de vazgeçilmezlerinden olan bir günü buldular.
Öyle olunca, resmiyet de bu geleneksel günü hatırlayıverdi.
Peki ne olacak şimdi? Türkiye’nin her yerinde nevruz 21 mart günü kutlanıyor. Öne düşenler de resmi erkân!
Bir şeyler yapmak lazım! “Fark”ın farkı kalmıyor!
Farkı illa da göstermek lâzım!
Önce nevruzun gününü değiştirdiler! Dünyada bir ilk: 18 Mart nevruzu!
Sonra daha büyük bir değişiklik yaptılar: Bir barış ve kardeşlik bayramını kin, husumet ve savaş bayramına çevirdiler.
Söyledikleri şu: Bizim nevruzumuz kanlıdır! Bizim nevruzumuz kırıp dökmelidir! Yakarız, yıkarız!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.