İslâm psikologlarının farkı
Psikoloji, insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim olarak tanımlanır. Davranış için ise, organizmanın uyaranlara verdiği tepkidir denilir.
Her canlı varlık bir organizmadır. İnsan, hayvan ve bitki canlı varlıklar olduklarından bu gruba girerler. Psikolojinin asıl gayesi, insanın normal/anormal davranışlarını incelemektir. Bunun yanında hayvan davranışlarını da inceler. Çünkü aralarında birçok benzerlikler vardır.1 Batı medeniyetinin hedefi ise, nefsî arzuları kolaylaştırıp tatmin etmek olduğundan psikoloji kültüründe, nefs kavramına rastlanmaz. Diğer yandan, bedenden ayrı bir rûh kavramı, ölümden sonra rûhun yaşayıp yaşamadığı gibi mevzular da psikolojinin ilgi sahası içinde yer almıyor. Psikoloji, nefsi değil; daha ziyâde psiko-fizyolojik tepkileri inceler. Parapsikoloji, her ne kadar insanın metafizik boyutunu ele alıyorsa da; tam olarak rûhu inceleyemiyor. Durugörü, telepati, telekinezi gibi disiplinler psikolojik değil, psişik; yâni, psiko-fizyolojiktir. Batının mâneviyatı da son derece eksik ve kısıtlıdır. Batı psikolojisinde rûh, mânâ, duygu mekanizması nâmına ciddî hiçbir veri yoktur. Çünkü, dinin, metafiziğin, mâneviyatın alanında kabul ediliyordu. Seküler anlayışın hedefi de; mâneviyatı, dolayısıyla rûhu dışlayıp, ferd ve toplum hayatından söküp atmaktı.
Newtoncu yasalarla Dünyanın Güneşten koptuğu teorisini ortaya atan Laplace (1749-1827), Napolyonun Bu teoride Tanrının rolü nedir? sorusuna karşılık Öyle bir varsayıma gerek duymadım cevabını verir. Tanrıtanımazlığı prensip edinen yeni bir bilimsel anlayış çağı başlamıştır artık.
Tanrısız bir kâinat düşüncesi, Thalesle (M.Ö. 600) başlayan İyonyalı bilginlerin oluşturmak istedikleri dünya görüşlerinin temel özelliğiydi. Bu eski Yunan düşüncesi Batı bilim anlayışı olarak yeniden ortaya çıktı.
Hume ve Kantın kritiklerinden sonra Batı bilimi, metafiziği bütün bütün reddetti. Bu, Batı bilim anlayışını daha da daralttı. Böylece, deney ve gözlemle ispatlanamayan olaylar ve olgular bilimin konusunun dışına itildiler. Bu da, ispatlanamayan, doğrulanamayan şeylerle uğraşmanın anlamsız olduğunu ifade eden pozitivizm anlayışını doğurdu. Allah ve ahiret inancı, güya rasyonel olarak ispatlanabilir, deney ve gözlemle doğrulanabilir görülmediği için bilimsel anlayışla bağdaşmaz kabul edildi. Sonuçta, maalesef, inancı da boşlanan insan, artık mekanik yasaların oyuncağı ve kâinat içinde hiçbir özelliği ve değeri olmayan bir makine konumuna indirildi.2
Dipnotlar:
1- Psikoloji, Prof. Dr. Özcan Köknel, Prof. Dr. Kurban Özuğurlu, Prof. Dr. Güler (Aytar) Bahadır, Psikoloji, s. 13-14.
2- Yeni Asya, Enstitü 26.6.2003.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.