Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Evlat büyütülür ki

Evlat büyütülür ki

Koltukta uyuklayan babasının yüzüne, elindeki suyu serperek uyandıran ve "Suyun kaldırma kuvvetini ölçüyordum, doğruymuş" diyen Ömer'den bahsetmiştim geçenlerde.

Bugün de sözü babasına bırakıyoruz.

Yakın zaman önce "Hikayevikaye" adlı kitabını okurlarıyla buluşturan Kamil Doruk'a...

*

küçük ömer o akşam erkenden, yani yatsı ezanı okunmadan, bir köşede kıvrılıp uyudu. babası onu o gün iki parka birden götürmüş, koşup oynarken iyice yorulmuştu. annesi kucaklayıp yatırdı. ömer'in yattığı odanın karşısındaki odada babası okuyup, teravihe gitmek için yatsı ezanının okunmasını bekliyordu. bir ara, ömer'in hayli rahatsız edici tarzda birkaç kere öksürdüğünü işitdi. kalkıp küçük oğlunun yattığı odanın aralık kapısından içeri süzüldü. tahmini üzre, ömer öksürükden uyanmış ve yatağın üzerinde dizüstü doğrulmuş. loşlukdan korkmasın ve yanında görüverince irkilip ürkmesin diye: "ne oldu oğlum" diye şefkatle seslendi. ömer babasını görünce rahatlamış, kendini yatağa bırakdı ve gözlerini kapadı. acaba üşüdü mü –çünki, serince bir rüzgâr esmişidi gün boyu; yoksa, boğazında bir gıcıklıkdan mı idi öksürüğü, diye düşünüp, oğlunun yanına uzandı. yavrusunun sırtını ince bir örtüyle örtdü; terlemesin diye, yandaki bebek battaniyesi ile değil. nitekim, işaret ve orta parmağını ensesinden uzatıp sırtını yokladığında, ıslak değilse de, hafif terden biraz nemli idi. ömer öbür yanı üzerine dönünce, yine sadece sırt kısmını örtdü; dua edip üfledi. oğlunun masum yüzüne bakıp, düşünmeğe başladı:

/babam da, bu yaşlarımdayken, bana böyle davrandığı, böyle üzerime titrediği olmuşdur, herhalde, bütün babalar gibi... sonra evlâd, babasını toprak ile örter... işte bu yavru da, tıpkı benim gibi, kendine neler yaşadıp, bana neler çektirdikden sonra, bir gün, benim onu merhametle örtdüğüm gibi, beni toprak ile örtecek – toprağın şefkatine. kimbilir / allah bilir, biz babalar çocuklarımızı, topraksız kalmamak için büyütüyoruz.../

sonra, baba, odasına dönüp, masanın üzerinde açık duran kitabdan okumasına devam etdi:

"beyt-i şerîfde sûre-i eniyâ'da vâki' (21/89): "ey rabbim; beni yalnız bırakma ve sen vârislerin hayırlısısın" âyet-i kerîmesine işaret buyrulur. bu âyet-i kerîme, zekeriyâ aleyhisselâmın duası olub, cenâb-ı hak'dan evlâd talebi üzerine vâki'dir; ve cenâb-ı pîr efendimiz burada, kabirde ölünün lisânından sudûruna işâret buyurur. vech-i münâsebeti budur ki, evlâd, babanın vücûdundan peydâ olur; ve ölünün ameli dahi, kezâ onun vücûdundan sâdır olur. zekeriyâ aleyhisselâm: "yâ rab; beni evlâd cihetinden akîm edib yalnız bırakma!" demiş olduğu gibi, kabirdeki ölü dahi: "yâ rab; beni amel cihetinden akîm edib berzahda yalnız bırakma; hayırlı amellerimin sûretlerini bana refîk eyle!" demiş olur." (mesnevî-i şerîf şerhi; 9[5], shf: 495. konuk)

*

Kamil Doruk'un yeni kitabına dair yazılacakların en güzelini birkaç hafta önce (29 Şubat) Ömer Lekesiz köşesinde yazdı.

Ben de o yazıyı kestim, altına imzamı çaktım.

Burada bir söz söylemek gerekirse, Kamil Doruk'un "evlâd büyütülür, ki, ebeveyn topraksız kalmasın" başlığı altında yazdığına ilaveten, şunları çiziktirebiliriz:

Oğlu kızı olmayan

Ne diye taş yaptırır

Mezarının başına

Bilmem ki ne diye?

*

Bu dörtlüğün önünde ille bir başlık olmalı diyen çıkarsa, onun gönlünü hoş etmek için "Mezar taşı" kurtarır, diyebiliriz pekâlâ.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi