Öyle bir geçer zaman ki
Bugün sınav günü..
Evvela YGSye girecek tüm adaylara başarılar.. YGS dahil sınavlara artık sınav giriş belgesi ve kimlik belgesi dışında hiçbir şey almıyorlar. Sanıyorum bir de su şişesi kabul ediyorlar, onun da üzerindeki etiketin alınması şartıyla.. Bu karar şüphesiz toplu ulaşım araçlarıyla sınav salonlarına gelenleri vuruyor.. Öyle ya, yalnız başına belediye otobüsü ile okula gelmiş bir üniversite adayı, cep telefonunu nereye bırakıp da girecek sınava?.. İşte bu çaresizlik girişimcilere de umut oldu. Okul kantini ya da okulların karşısındaki bakkallar, aynı zamanda birer cep telefonu emanetçisi konumuna da geldiler.. Makine başına 1 TL karşılığı sınav boyunca telefonunuzu muhafaza edecek birileri var elbet okul yakınlarında.. Çaresiz bırakılacak, ama ne kadar güvenli, bilemem.. Almadım ben senden telefon dediği an neyi nasıl ispat edeceksiniz?.. Ya da bir şekilde bakkalın cingöz oğlu kurcalarken sizin telefonu kendi bilgisayarına bağlayıp, özel fotoğraflarınızı videolarınızı internete koysa?.. Olmaz ya, olursa bu kardeşinizi hatırlayın..
KESKLİ ÖĞRETMENLER
4+4+4 düzenlemesi TBMMde görüşülürken, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere yurdun çeşitli yerlerinde de birtakım protesto gösterileri vardı.. Perşembe ve cuma günü yani.. Bazı öğretmenlerimiz, uğruna savaş verdiklerini söyledikleri idealizmi unutmuş, büyük sınava iki gün kala, öğrencileri yarı yolda bırakıp sokağa çıkmışlardı.. Oysa iki gün sonra sınava girecek olan aday, belki başında öğretmeni olsa, bir sorunun daha cevabını öğrenecekti.. Sınav stresini yenmesi için bir taktik daha alacaktı.. Ama yoo.. O çok idealist öğretmen, böylesi kritik bir dönemde, sınıfta derslerin boş geçmesi pahasına sokağa çıkmayı tercih etti.. Bakanlık şimdi o öğretmenler hakkında soruşturma başlatmış.. Yarın bu defa; demokratik hakkımızı kullandık, hakkımızda soruşturma başlatıldı diye yaygarayı koparacaklar.. Benim asıl merak ettiğim husus şu.. Bakanlık okullardan eylem günü okula gelmeyen öğretmenlerin listesini isteyerek açtı soruşturmayı.. Demek ki bu liste giderken, okul idareleri, listeye ek olarak bazı öğretmenlerin mazeret dilekçelerini ya da sağlık raporlarını da koyacak. Yani çocuklarımızı emanet ettiğimiz idealist öğretmenlerimiz, disiplin soruşturmasından yırtmak için yalan söyleyecek ve hatta sahte belge sunacaklar.. Biz de çocuklarımızın eğitiminde direksiyonu bu arkadaşlara teslim edeceğiz.. Yüreği yeten öğretmen, bakanlığa gidecek listeye de adını altın harflerle yazdırır..
ÖĞRETMEN EYLEMİ
Demokrasi deyince aklıma geldi.. (demokrasi demiştik değil mi?) Bu eğitim sistemi değişikliğine tepki gösteren STKlar, yeni kurulmadı ya.. Hani diyorum okullarda, 28 Şubat zulmü yaşandığında da aynı tepkiyi gösterdiler mi? İHLlerin orta kısımları kapatıldığında, katsayı baskısıyla İHLli çocukların istikbali karartıldığında, başörtülü çocuklar evlerine gönderildiğinde de bu yapılar eylem yapmış mıydı? Çok komik değil mi? Pazar pazar biraz gülün istedim..
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
Zonguldak Karaelmas Üniversitesinin adının Bülent Ecevit olarak değiştirilmesi teklifi geri çekilmişti biliyorsunuz. Ecevitin siyasi mirasçısı pozisyonundaki Masum Türker bu defa da Kdz.Ereğlide benzer bir söylemde bulunmuş. İşte buraya, adı Ecevit olan bir üniversite kurulmalı gibi sözler söylemiş. Bir arkadaş çıkıp da, Ecevitin Zonguldaka olan katkısını bana bir söylerse memnuniyet duyarım. Arz edeyim.. Zonguldaktaki üniversite, Hacettepe Üniversitesine bağlı bir fakülteydi vaktiyle.. 1992de üniversiteye dönüştürüldü.. Tohumlarını ilk olarak rahmetli Veysel Atasoy (ANAPlı eski bakanlardan) atmıştı.. (eksik yazarsam affetsinler) dönemin DYPli milletvekilleri Ömer Barutçu, Necdet Yazıcı, Ali Uzun ve sanıyorum biraz da Köksal Toptanın (Bartın Milletvekili) desteğiyle kuruldu o üniversite.. Ecevitin değil o üniversiteye, Zonguldakın herhangi bir yerine bir parçacık katkısı olduğunu söyleyen varsa hodri meydan, tartışmaya hazırım.. Kalın sağlıcakla..