Kenan Paşa, benim de hayatımı değiştirdi
Türkiye, 12 Eylül Darbesini yargılamaya başlamasıyla konuyu ele alan yazılar ve yapılan itiraflar üzerinden o zor günlere gidişin seyrini, darbecilerin hukuk karşısında pervasızlığını, yargısız infazları, ülkenin darbe başarılı olsun diye nasıl ideolojik kamplara bölündüğünü ve bu zeminde onbinlerce insanın nasıl işkencelerden geçirildiğini hatırladı ve bir anlamda en karanlık geçmişiyle tekrar yüzleşti.
Doğrusu 12 Eylül Darbesi olduğunda ben küçüktüm, o günlere dair bilgilerim, okuduklarımdan ve mağdurlardan duyduklarımdan ibarettir. Darbe sonrası 87lerde ise lise öğrencisiydim, Kenan Evrenin hayatımın değişmesine vesile olduğu yıl.
3. ligde futbol oynayan bir lise öğrencisi olarak gözüm futboldan başka bir şey görmezdi. O dönem, devrimin kudretli paşasının İslâmı diline doladığı, Kuran-ı Kerimde başörtüsünün olmadığını meydan meydan gezip halkı buna ikna etmeye çalıştığı yıllardı. Tabiî olarak dönemin TRTsi de o konuşmalara akşam haberlerde geniş yer verirdi.
Darbe diktatörünün halk algısında sâbit olan başörtüsüne açıkça yaptığı bu saldırı, o güne kadar eline Kuran-ı Kerim meali dahi almamış ve İslâmî bir hayat tarzıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan bende bir tepki oluşturmuştu. Bu tepki de ilk iş olarak Kuranda başörtüsü emrinin varlığını tesbit etmeme, arkasından da namaza başlamama vesile olmuştu.
Bugün bile o günlerde İslâmla aile olarak geleneksel bir saygıdan öte ilişkisi olmayan bende neden böyle bir tepkinin oluştuğunu tam izah edebilmiş değilim.
Belki diyorum, o günlerde evde tek namaz kılan merhume ninemin dindar kimliği, saflığı, müthiş fedekarlığı, saçının bir tek telini bile nâmahreme göstermeme kararlılığı, biz torunlarının onu yeryüzünde gezen cennetlik bir kadın olarak görmesi bunda rol oynamış olabilir.
Ve yine nesilden nesile neredeyse tüm Müslüman kadınların amelî tevatürüyle bize ulaşmış başörtüsünün darbecilerin hesaplayamayacakları kadar toplumsal algımızın derinlerinde Müslüman kadının sembolü olarak kök salmış olması da bu tepkiyi tetiklemiş olabilir.
Hiç unutmam, TRTde tevâfuken izlemiş olduğum Kuranda başörtüsü emri yoktur diyen Kenan Paşanın meydan okuması, bende, Koca devlet başkanı Kuran-ı inkâr ediyor diye akis bulmuştu. O zaman yapılacak tek şey olabilirdi; Kuranın hükümlerine sahip çıkmak...
Bu hâdise tamamen ferdi planda ve benim özelimde meydana gelmişti. Namazın nasıl kılındığını dahi bilmeyen bu liseli gencin namaza başlaması aile içinde şaşkınlıkla, sosyal çevresinde de tepkiyle karşılanmıştı. Hidayetin nerede ve kimin eliyle size ulaşacağı bir muammadır çoğu zaman.
Kenan Paşayı herkes darbeden kendi nasibine düşen kısmıyla hatırlar. Ülkenin ideolojik kampların cenderesine sürüklenmesi, binlerce yargısız infaz, işkenceler, Diyarbakır Cezaevi, inkârcı politikalar, PKK oluşumuna zemin hazırlanması, ruhsal bütünlüğü yıkılmış siyasi tutuklular, çocuklarından bir daha haber alamamış analar...
Ben ise İslâmla nasıl tanıştığımı, hayatımın kökten nasıl değiştiğini, dünyanın darlığından âhiretin genişliğine nasıl ulaştığımı, laik devletin kurgusuna aykırı da olsa dine nasıl müdahale ettiğini, din mühendisliğini nasıl dayattığını...
Bunu asla kendisi istemezdi ama Kenan Paşa benim hayatımı işte böyle değiştirdi...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.