Serdar Arseven

Serdar Arseven

28 Şubat davası, “Adalet”in namusudur!..

28 Şubat davası, “Adalet”in namusudur!..

Niçin öyledir?..

Oraya gelmeden önce, bir okuyucumdan gelen “ihbar” niteliğindeki telefondan bahsetmek isterim...

Hatırlayanlar vardır; 12 Eylül darbecileri, “Silahlarınızı şu tarihe kadar teslim edin!” çağrısında bulunuyor, bu tarihten sonra ruhsatlı veya ruhsatsız silahla yakalananların çok ağır cezalara çarptırılacağını duyuruyorlardı.

Vatandaş korktu ve tonlarca silahı götürdü teslim etti.

Arayan okuyucum kendilerinin de silah teslimatında bulunduklarını ancak kendilerine bu teslimata dair herhangi bir vesika verilmediğini söylemekte...

Tonlarca silah; kayıtsız, kuyutsuz...

Savcılar bir sorsun; bu silahlar nerede?..

Bir yerlere verilmediyse; nerelerde saklanıyor...

Saklanmıyorsa...

Kimlerin eline geçti; hangi “örgüt”lere dağıtıldı?..

İlgililer verebiliyorsa cevap versin!..



Evet, bu konuya dikkati çektikten sonra gelelim “Yargı” meselesine...

28 Şubat’ta yüksek yargı üyelerine Genelkurmay Karargâhı’nda verilen ‘irtica brifingleri’, hukuk ve adalet sistemine vurulan bir ‘darbe’ydi.

Hâkimlerin ve savcıların aleni olarak yönlendirilmesinde, 28 Şubat postmodern darbesi ise bir milat olarak görüldü. Bunun için karargâhta yüksek yargı mensuplarına ‘İrtica brifingleri’ verilmesi planlandı. Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Bir ve Genelkurmay Adli Müşaviri Erdal Şenel’in (ETÖ davasında sanık) organize ettiği brifing için hemen Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay başkanlıklarına talimat verildi:

“10 Mayıs’ta karargâhta olun!”

O gün, yargıç ve hâkimler, otobüslerle başkentin merkezindeki karargâha taşınmıştı. Orbay Salonu, onlar için süslenmişti. Salonun protokol kısmında sonrasında açtıkları davalar ve verdikleri kararlarla toplumun vicdanında derin izler bırakan isimler oturuyordu; Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, Yargıtay Başkanı Müfit Utku, Danıştay Başkanı Füruzan İkincioğulları, başkan vekilleri, daire başkanları ve üyeler. Yaklaşık 400 yargı mensubunun doldurduğu salonda protokolün üçüncü sırasında ilginç bir isim dikkati çekiyordu: Daha sonra Yargıtay Başsavcısı olan Sabih Kanadoğlu. Brifingde, yargı mensuplarına Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Çetin Saner ile İstihbarata Karşı Koyma ve Güvenlik Dairesi Başkanı Tümgeneral Fevzi Türkeri, ‘irticai faaliyetler’i anlattı. Komutanlar sadece bununla yetinmiyor, aynı zamanda rejimin tehlikede olduğu savıyla yargı için de durumdan vazife çıkarıyordu. Laikliğe aykırı eylemde bulunanlara müsamaha gösterilmemesi gerektiğinin altı çiziliyor, dindar insanların adeta sanık sandalyesine oturtulması isteniyordu.

Yüksek yargıçlar, komutanların brifingdeki emir ve talimatlarını dakikalarca ayakta alkışlarken, ertesi gün, gazeteler şu manşetlerle çıkıyordu: “Muhtıra gibi brifing”, “Yargı brifinginde ordu Refahyol’a sert uyarı yaptı”, “Askerden RP’ye şok suçlamalar”, “Ordudan son uyarı”, “Gerekirse silah bile kullanırız!!!”. Yüksek yargı, brifinge doymamış olacak ki, karargâha bir brifing talebi daha iletti. İlk brifinge katılamayan bazı Yargıtay üyeleri, Başkan Müfit Utku’dan ricada bulundu. Utku, gelen talep üzerine dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı’yla görüşerek Yargıtay daire başkanları, üyeler, tetkik hakimleri ve savcılar için özel bir brifing verilmesini istedi. Bunun üzerine 10 ve 12 Haziran’da Yargıtay çalışanlarına bu brifingler verildi. (Mehmet Baki)



O dönemde; Çevik Bir mahkemelere altında imzası bulunan emirler gönderiyordu:

“Şöyle şöyle yargılamanızı ve sonucu bildirmenizi RİCA ederim!..”



Evet...

Genel temenniye ben de katılıyorum...

Bu süreçte...

Adaletten zerre şaşılmasın...

Çevik Bir ve diğerleri hakkında “Hukuk” neyi öngörüyorsa o yapılsın!..



Yargı “Adalet”in namusuna sahip çıksın!..

FACE-NOTUMUZ!..

Ayrıntılar için, kısa bir süre önce açtığım http://www.facebook.com/serdararseven1 adresinde buluşabiliriz. Oraya da desteğinizi bekliyorum.





Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi