Darbeseverler değil, darbesavarlar kazanacak!
- Lütfü Bey; 12 Eylül darbesini yapanların ardından 28 Şubat darbesini yapanların da yargılanması gündemde. Bu arada İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “AKP, CHP, MHP, BDP, BBP, Saadet Partisi, Has Parti, ÖDP, TKP, EMEP gibi partiler 12 Eylül darbesini yapanların yargılanması konusunda birleştiler” diyerek bu partileri eleştiriyor ve darbeleri, darbecileri savunuyor. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
- Bu konuda yalnızca Doğu Perinçek’i suçlamak gibi bir haksızlık yapmayalım. Birkaç gün önce Birgün gazetesinde yayınlanan 12 Eylül döneminde darbecileri öven köşeyazarları listesine bir bakalım. Bu listede Nazlı Ilıcak, Mehmet Barlas, Güneri Civaoğlu, Yavuz Donat, Bekir Coşkun, Emin Çölaşan, Uğur Mumcu, Çetin Altan, Rauf Tamer, Güngör Mengi, Cüneyt Arcayürek, Oktay Ekşi başı çekiyor. Bu köşeyazarlarının 12 Eylül darbesini, darbecilerini öven yazıları sergileniyor. 12 Eylül darbesinin medyadaki baş destekçileri denince Erol Simavi’nin, Kemal Ilıcak’ın, Aydın Doğan’ın gazeteleri akla gelmektedir. 28 Şubat darbesinin medyadaki baş destekçileri denince de Ertuğrul Özkök’ün yönettiği Aydın Doğan medyası ile Zafer Mutlu’nun yönettiği Dinç Bilgin medyası akla gelir. Hatta Aydın Doğan, “Benim medyam Hükümet’in devrilmesi için savaş verdi” demiştir. Ülkemizdeki darbelerin baş destekçisi kesim ise Kemalistlerdir. Kemalistler sık sık “Ordu göreve” diyerek, orduyu ülke yönetimine el koymaya çağırırlar. Ordunun başındaki komutanlara, “Size verilen Cumhuriyet’i koruma kollama görevini yerine getirin” deyip, darbe çağrıları yaparlar. Peki bunlar neden böyledirler? Çünkü bunlar halka güvenmezler, orduya güvenirler. Ülkenin halkın istekleri doğrultusunda değil, ordunun istekleri doğrultusunda yönetilmesini isterler. Halkın istekleri doğrultusunda yönetilen bir ülkenin kötüye gideceğini düşünürler. Kısacası, bunlar darbeseverler! Onlar darbesever, biz darbesavar! Ülkemizde darbeseverler ile darbesavarlar arasında bir mücadele var. Onun içindir ki biz darbecilerin yargılanmasını isterken, onlar bunu istemiyorlar. Ama inşallah bu ülkede yapılmış tüm darbeler yargılanacak. Yaşayan tüm darbeciler sanık sandalyesine oturtulacak. Kendilerinden yaptıkları zulümlerin, hukuksuzlukların, soygunların hesabı sorulacak. Sonuçta darbeseverler değil darbesavarlar kazanacak! Ve böylelikle bu ülkede artık darbeler tarih olacak.
YEREL DİKTATÖRÜ YIK, KÜRESEL DİKTATÖRE KARŞI ÇIK!
- Suriye diktatörü Beşar Esad, “Dış güçler Suriye’yi ele geçirmek istiyor; Suriye’deki olaylar onların eseri” diyor. Nasıl yorumluyorsunuz Suriye’de olup bitenleri?
- Dış güçler Suriye’yi ele geçirmek istiyorsa, halkınla bütünleşeceksin. Halkınla bütünleşebilmek için de halkının sesine kulak vereceksin. “Özgürlük, demokrasi istiyoruz” diyen halkının üzerine tankla, topla gitmeyeceksin. Böyle yaparsan halkınla bütünleşemezsin. Halkınla bütünleşemedikçe, dış müdahalelere direnebilir misin? Halkını karşına alırsan, dış güçlere karşı koyabilir misin? İşte Beşar Esad bunun bilincine varamıyor. Halkın tepesine demir yumruk indirerek Suriye’yi yönetmek istiyor. Ancak Suriyelilerin de şunun bilincinde olması gerekiyor. Arap coğrafyasında Irak, Libya gibi ülkelerin başındaki diktatörleri deviren ABD, şimdi de Suriye’nin başındaki diktatörü devirmek istemekte. Peki bu Arap ülkelerinin başındakiler diktatör de, ABD ne? Onlar yerel diktatör; ABD ise küresel diktatör! Suriye halkı işte bunu gör. Suriye’deki yerel diktatör kendi halkına karşı zalim de küresel diktatör ABD dünya halklarına karşı zalimin de zalimi değil mi? Bu ABD, “Irak halkını diktatörün elinden kurtaracağız; oraya demokrasi, özgürlük götüreceğiz” diyerek Irak’a zulüm ve ölüm götürmedi mi? Öyleyse şimdi ABD’nin, “Suriye’yi diktatörün elinden kurtaracağız; oraya demokrasi, özgürlük götüreceğiz” laflarına karşı Suriye halkının uyanık olması gerekmez mi? Suriye halkı yerel diktatörü yıksın, ama küresel diktatöre de karşı çıksın! Yerel diktatörden kurtulsun, ama küresel diktatörün kucağına da oturmasın! Türkiye halkı da uyanık olmalı bu arada. Çünkü Irak’a kendi ordusuyla saldıran ABD’nin, Suriye’nin üzerine Türk Ordusu’nu sürmek istediği ortada. Türk Ordusu’nun Suriye’ye girmesi ne demektir? Müslümanın Müslümanı kıracağı bir savaşa yol açması demektir. İşte Türkiye halkı uyanık olmalı; buna karşı çıkmalı ki Türkiye’yi yönetenler böylesine ölümcül bir hatayı yapmasın. ABD uğruna Türkiye’yi ateşe atmasın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.