Mürteci nasıl irticacı oldu?
İrticanın siyasal anlamda kullanıma girmesi ne yeni bir şeydir ne de gerekçesini oluşturduğu postmodern darbeyle sınırlıdır. İrtica söylemi, her ne kadar siyasal bir argüman olarak her kötülüğün kaynağı, 'aydınlanma projemizin' çağdaşlaşmamızın önündeki engel olarak ifade bulsa da gerçekte koyu bir askeri üniforma içindedir.
'İrtica' siyasal literatürümüze 31 Mart Vak'ası ile girdi; yani bugünkü anlamıyla kullanımının yüz yıllık bir tarihi var. İrticanın faili ise mürteci. İrticanın ne olup olmadığı tam tarif edilemese de mürteci, kitlelerin zihninde yer edecek şekilde resmedilmişti. Zaman zaman tiplemede küçük makyaj farklılıkları olsa da, İttihat-Terakki döneminden tek parti dönemine ve 28 Şubat sürecine uzanan çizgide hep aynı tip karşımızdadır. Çember sakal, kazma diş ve takunya... Buna kara çarşaf da ilave ederseniz Cumhuriyet'in gazetesindeki tiplemeyi yakalamış olursunuz.
İrticayı literatüre sokan İttihat-Terakki, bununla Meşrutiyet rejimine karşı çıkan, Abdülhamit istibdadını geri getirmek isteyen gerici unsurları kastetmekteydi. Başlangıçta irtica ideolojik anlamından ziyade iktidar çatışmasının karşı tarafını hedef alan bir söylemdi. Fakat İttihatçılar ordu içindeki rakip güçleri bertaraf ettikten sonra bu dili kullanmaya devam ettiler.
Komitacı bir yöntemle bir dünya imparatorluğunu yönetmeye kalkışan İttihatçıların muhaliflerine karşı en çok kullandıkları argüman irtica söylemi oldu. Zamanla siyasetin vazgeçilmez argümanları arasına girecek, toplum mühendisliği karşısındaki her tür direnişi çözen sihirli anahtar haline gelecektir. Güç ve iktidar çekişmesinin irtica adına meşrulaştırılmasını en içerden bir dille anlatacak olan yine Mehmet Akif'tir: 'Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu / İrticanın şu sizin lehçede ma'nası bu mu?'
Cumhuriyet seçkinlerinin de bu dili kullanmaları hiç de tesadüf değildir. Seçkinlerin büyük kısmı bir şekilde İttihat-Terakki kökenlidir, hem zihniyet hem örgüt olarak... O çizgi, yakın tarihin en büyük kırılmalarını yaşatacak, toplumla sistem arasındaki gerilimin sürdürülebilir olmasını mümkün kılacaktır. Bu gerilimin göstergesi de mürteci ve her an 'hortlamaya hazır irtica'dır.
İronik olan şu ki; irticayı en büyük tehlike görenler, zamanla kendileri geride kalan bir dönemi bugüne taşıma konumuna düşenlerdir. Modelleri tek parti döneminin 'aydınlanma projesi'dir. İrtica mücadelecileri mürteci konumuna düşme paradoksunu yaşadıklarının farkına bile varmayacaktır.
Karikatürize edilmiş mürteci tipi, toplumsal alanda gözden kayboldukça soyut bir irtica söylemi, siyasal literatürde zaman zaman gündeme gelmeye devam edecektir. İhtiyaç duyulan dönemlerde gündeme getirilen irtica ve mürteci tipler dönemsel olarak farklı kesim ve ekoller için kullanılacaktır. Bir zamanlar rahmetli Necip Fazıl baş mürteci idi mesela; 'Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana/yükseldik sanıyorlar alçaldıkça tabana'
Mürteci tip, toplumsal hayattan tard edilmiş, hayattan sürgün edilmiş, Müslümanlığını izbe köşelerde yaşayarak ancak koruyabilen bir tipi ve sessiz yığınları temsil ediyorken zamanla Cumhuriyet seçkinlerinin kıskançlıkla elde tutmaya çalıştığı siyasal, kültürel ve ekonomik alanlar, kendisinin (mürteci tip) varislerince doldurulmaya başlanacaktır. Nurcular, Selametçiler, Humeyniciler, tarikatçılar gibi yaftalamalar irtica kampanyalarının hedefi olacaktır.
28 Şubat sürecinde irtica yeniden gündeme gelecek, benzer tipler yeniden üretilerek propaganda makinesi işlemeye başlayacaktır. Ne var ki, bu süreçte, seçkinlerimizin kadim düşman figüründe bile bir sürekliliğin olmadığı ortaya çıkacaktır. Bu konuda, hafızasızlıkla malul olmak gibi toplumsal karşılığının tükenmişliğinin de etkisi vardır. 28 Şubat dilinde irtica en sık kullanıma sokulan kelime olmasına karşın mürteci kelimesi hiç yoktur. Aczimendi tiplemesiyle bulvarlara sürülenler tam da bu mürteciliğin temsilcileri olması gerekirken ortalıktan silindiler birden bire... Bu durum bile operasyonun sanallığı hakkında bir gösterge olabilir.
Yanılsama, kelime olarak 'mürteci'nin kullanımdan kalkmasıyla sınırlı değildi. Tuhaf biçimde mürtecinin yerini nev-zuhur bir kelime alacaktır: İrticacı!
Mürtecinin yerine ikame edilen irticacı, bir anlam arkeolojisi bakımından bir imge oluşturmuyordu zihinlerde... Ama irticacı, hem tipoloji olarak Abdülcanbaz karikatürlerinden farklı hem devletin her alanına sızan, nerde karşılaşılacağı belli olmayan bir güçtü. İrtica ve mürteci bir yapı-söküme uğramış, linguistik prizmada kırılma yaşayarak irticacı olmuştu. Daha önce kullanılan 'gerici' çok steril bulunmuş olmalıydı ki daha ürkütücü çağrışımları olduğu düşünülen irticacı devreye girdi...
İrtica var, irticacı da vardı, ama mürteci nerdeydi? Nerede eski mürteciler?!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.