Zıp zıp akıl, abartılı beden
'Gardırop devrimciliği'nden Anadolu insanı çok çekti. Harpten çıkmış, aç, sefil, kıtlıkla boğuşan Anadolu insanını devlet, çağdaş medeniyet seviyesine çıkarmak adına ona elbise biçmekle meşguldü. Devletin medeniyet değiştirme projesinin iki ayağı vardı: Birincisi bu milleti var kılan medeniyetle bağlarını koparmak ve bunun devamı olarak da her şeyiyle Batı medeniyetine dahil olmak. Anadolu insanı, kılık kıyafetiyle çakma Batılı bir görünüm sergilemeye başlasa da Ankara,toplum mühendisliğinde ısrarlıydı. Ne var ki Ankara'da biçilen gömlek insanımıza dar gelecekti.
Bu iki boyutlu medeniyet projesinin en başarılı olduğu yönü, kendi medeniyetimize devletin, resmi Türkiye'nin yabancılaştırılması oldu. Bu, şeklen, görünür planda olsa da başarıldı. Resmi Türkiye Batı medeniyetine şeklen benzemişti ama yeni uygarlığa dahil olduğu, hele hele kabul gördüğü söylenemezdi. Zira Batılılara ne kadar benzesek de Batılıların Türkiye'yi kendinden saymak gibi bir niyeti yoktu, olamazdı da...
Resmi Türkiye, insan manzarasının Batılı görüntüsüne rağmen derinliklerinde, kendi medeniyetinin kodlarını koruyacak, hayatına önemli ölçüde o kodlarla istikamet verecekti. Bunun, bu derin Türkiye gerçeğinin Avrupalılar devleti yönetenlerden daha çok bilincinde olduğu için Türkiye'yi hiçbir zaman kendilerinden saymayacaktı.
Medeniyet değişiminin ucu açık diğer bir yönü ise, devlet kararı ile bu milletin yeni bir medeniyete dahil edilmesi beklentisi idi. Adeta bir gecede kılık değiştirir gibi milletin topyekun medeniyet değiştireceği varsayılmıştı. Gerçi şeklen, devlet erki olma imkanını elinde tutanları, mutlu edecek görüntüler vardı. Cumhuriyet'in kurulmasından 70 yıl sonra bile Demirel'in, Beethoven eserlerinin icra edildiği konserde, 'işte çağdaş Türkiye' diyerek aşka gelmesi, medeniyet projesinin postmodern darbe ile takviyesi olarak tarihe geçecekti. Coşkuyla çağdaş Türkiye'ye şapka çıkaranlar, icra edilen bestenin Hıristiyanî anlamından da bîhaberdiler.
Modern Batı medeniyetini en kısa tanımı; maddi medeniyet... Aydınlanmadan moderniteye, pozitivizmden kapitalizmin şekillendirdiği toplum modeline ya da buna karşı çıkan Marksist temelli ütopyaya... ortak payda, maddi medeniyet.
Maddi medeniyetin en önemli iki rüknü; beden ve akıl. Bedenin haz alabileceği bir dünya kurmak, varlığını anlamlandıracak ve her şeyi ihata edecek bir akla yaslanmak, aklın dışında her mefhumu, öteyi dışta tutmak.... Diğer boyutuyla Batı medeniyeti ifrat ve tefritin, insanın doğasına yabancılaştırılmasının da adı.
Edilgen, içe kıvrık uzak Doğu medeniyetlerinin aksine dışa dönük, taşkındır ve dünyeviliği önceler modern medeniyet. Bu açıdan Batı aklın ve bedenin alabildiğine abartıldığı bir uygarlıktır.
Tam da bu medeniyet geçiş noktasında çağdaş Türkiye'nin gardırop batıcılığından çıkamadığının göstergesi bir haber... İstanbul'da bir üniversite 'Türk insanını, özellikle kadınları en iyi temsil ederek emsallerine örnek oluşturacak kanaat önderleri olabilecek, nitelikli kızların belirlenmesi' amacıyla güzellik yarışması düzenlemiş.
Nerdeyse her kasabaya, her siteye bir üniversitenin kurulmaya başladığı bir dönemde bırakın halkı, hiç olmazsa eğitim kurumlarının Batılı anlamda bir düzeyi yakalaması beklenirdi. Batılı anlamda bilimin üretildiği eğitim kurumlarında en abartılmış haliyle bile aklın, bilimin bir şekilde kendi modelini üretmesi gerekirdi. Aklı abart/a/mayan, en menfi haliyle bile bu uğurda çaba sarf etmeyi, çile çekmeyi, bir bedel ödemeyi göze alamayan, hayran olunan Batıda ne kadar ucuz, çürümüş, bedel istemeyen taraf varsa onu kopya etmekte son derece mahir bir batıcı kesim çıktı ortaya. Laiklik, çağdaşlık, akılcılık, bilim gibi kavramları ulu orta kullanır, bunu bir iktidar aracı yapmaktan çekinmez; hatta bunları din yerine ikame eder.
Ne var ki, bunlar iki şeyden sadece birini abartır... Akıl hala güdük kalmıştır. Ama ucuz tüketim metaı olarak bedeni ve bedenî hazları abartmakta aç gözlüdürler.
Her türden metafizik değeri, dini hayatlarına sokmazken aklı da tatil eden bir üniversite var karşımızda. Asıl işi bilim olan ve adına üniversite denen bu ticari oluşumlar maddi medeniyetin en kokuşan yanını kopya etmekte ne kadar becerikli.
Kendi medeniyetini terk eden, modern dünyayla da onun en süfli yanıyla, beden-tüketim üzerinden ilişki kurabilen bir üniversite bu ülkeye ne vaat edebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.