Ersoy Dede

Ersoy Dede

Birand’ın Amerikalı Dostu Kim?

Birand’ın Amerikalı Dostu Kim?

28 Şubat’ın medya ayağının konuşulduğu bugünlerde özellikle dönemin mağdurları üzerinden yürüyen bir tartışma olduğunu görüyoruz. Köşelerini kaybeden yazarlar, prestij kaybeden tv yorumcuları vesaire vesaire.. Ve o zamanlar nasıl mağdur olduklarını, başlarına neler geldiğini anlatan medya mensuplarını görüyoruz ortalıklarda. Mesela Mehmet Ali Birand.. Sinirinden telefonu nasıl duvara fırlatıp attığını anlattığında bir kez daha o dönem medya üzerindeki baskıları hatırlamıştık.. Ama sonra bir gerçeklikle yüzleşti dönemi sorgulayan gazeteciler.. Cuntanın kafaya taktığı isimlerin önemli bir bölümü mağdur oldu. Mehmet Ali Birand hariç.. Mehmet Ali Birand’ın, meslek hayatının hiçbir döneminde canının çok da yandığını hatırlamıyorum ben.. Aman da canı yanmasın, ayağına iğne bile batmasın isterim ayrıca. Özellikle de BÇG gibi bir yapı istedi diye canı yanacaksa birinin, bunun asla yanında olmam. Olmam da, böylesine yüksek perdeden üzerine operasyon yapılan Mehmet Ali Birand, nasıl oldu da yıkılmadı ayakta kaldı, hiç merak etmiyor musunuz? Meğer Birand, Dr. Erol Mütercimler’e anlatmış bunun nasıl olduğunu. Nasıl olup da, Mehmet Barlas’ın, Cengiz Çandar’ın, Ali Bayramoğlu’nun, Nazlı Ilıcak’ın (daha adını sayamadığım onlarca entelektüelin) köşesini kaybettiği günlerde, kendisinin kariyer basamaklarını beşer-onar çıktığını.. Çünkü Birand herkesin yapmadığı bir şeyi yapmış o günlerde. Çevik Bir’e, Amerika üzerinden; “söyle onlara, bana dokunmasınlar” mesajı göndermiş.. Kiminle görüştüğü ve bu mesajı hangi kanalla Çevik Bir’e ilettiğini Birand belki kendi açıklamak ister daha sonra. Ama etkili olduğu kesin.

YÜZDE 51 ALMAK MÜMKÜN MÜ?

Türkiye’deki sol oylar ile sağ oylar arasında bir denklem kurulduğunda, ortaya 3/4’lük bir denge çıkar. Partiler üzerinden değil değerlendirmemiz. Partilerin aldıkları pozisyonlar üzerinden. Yani seçmenin %75’i sağ, %25’i sol partilere oy verir. Bu denge, çok olağanüstü bir şey olmazsa fazla oynamaz.. Olağanüstü şey dediğimiz, mesela Ecevit’in sağı kucaklayan söylemi ya da Demirel’in tarihi hataları gibi.. Bu da şu anlama geliyor; Başkanlık sistemine geçtiğimizde iki turlu seçim gündeme gelecek. Dolayısıyla ikinci tura kalan iki parti, % 50’nin üzerinde oy almak için yarışacak. “yarışacak” demek komik aslında. Çünkü eğer ikinci tura kalacak olan diğer aday, CHP’nin adayı olacaksa, ortada bir yarış falan olmayacak demektir. Bana sorarsanız ikinci tura gerek de olmayacaktır da, olduğunu bile varsaysak, ortaya çıkacak olan tablonun ne olduğunu iyi bildiği için Kılıçdaroğlu başkanlık sisteminden çekiniyor.

2014’TE NEDEN DEPREM OLACAK?

Ahmet Mete Işıkara çıktı ortaya ve 2014’te deprem beklentisini yükseltti. Kamuoyu nezdinde güvenilirliğini çoktan yitirmiş bazı hocalar var. Onlardan bir kısmı söyleseydi çok itibar edilmezdi. Ama Ahmet Mete Işıkara’yı önemsiyorum. Zira özellikle yıllardan beri; “kimse tarih vermesin, depremleri önceden bilme imkanı yoktur” diyen Işıkara’nın bu dönemde ortaya çıkıp tarih vermesini dikkatle okumalıyız. Sonuçları itibariyle bu tip kehanetler kimlerin işine yarar? Önce ona bakmak lazım. Birincisi hiç kuşkusuz kentsel dönüşüm için geceli gündüzlü çalışan ilçe belediyelerine yarar. Yıkımın yakın olduğunu düşünen vatandaş, üçüne beşine bakmaksızın önlerine gelen müteahhit tekliflerini kabul edebilir. İkinci olarak büyük inşaat şirketlerine yarar. Eski evlerinden çıkıp yeni ve sağlam binalara geçilmesi gerektiğine inanan potansiyel müşterilerin ellerini çabuk tutmalarını sağlayabilir. Ama tam da İstanbul’un finans merkezi olarak göz bebeği olmaya aday olduğu bu dönemde, “bir deprem olacak ve kent yerle bir olacak” olgusu üzerine analizler yapmanın, kentin marka değerini nasıl da düşürdüğünü göremiyor mu acaba bu koca koca adamlar?.. Umarım bu taktiksel bir beyanat komedisi değildir. Herhangi bir amaca hizmet etsin diye söylenmiş sözler değildir umarım. Yoksa zannedildiği kadar işe yaramayabilir. Kalın sağlıcakla.



Önceki ve Sonraki Yazılar
Ersoy Dede Arşivi