En Büyük Fener, başka büyük yok!..
Geçtiğimiz hafta, bu sütunda, Olursa, paramızı nereye yatıralım? yollu sorularımıza açık yüreklilikte cevap veren Prof. Dr. Ünsal Ban, Fenerbahçe-Galatasaray maçına gitmiş...
Hayatında ilk defa gitmiş maça; o da iki oğlunun ısrarıyla...
Maçta bir numara yoktu da sonrasında yaşadıklarını ömrü boyunca unutamayacak!..
Tabii, çocukları istediler, ısrar ettiler diye maça götürmüş olmayı da, hayatının hatası olarak kayıtlara düşecek!..
O ne vahşetti! diyor Ünsal Ban Hoca:
Ters çevrilen polis arabaları, havada uçan koca koca taşlar...
İçeride gaz, dışarıda can pazarı...
Çocuklarla oraya koşuyorum, buraya koşuyorum...
Arabaya ulaşmak mümkün değil; sığınacak yer yok, güvenli tek bir santimetrekare yok. O çocuklar, kadınlar, aman Allahım.
Polisler dahi biçare durumda, ilk aşamada sayıları, güçleri çok yetersiz kaldı ya da müdahale etmek istemediler, ama polislerin linç edilmesi içten bile değildi.
Fenerli Fenerliyi dövüyor; karşı takımın taraftarı yok ki orada, Fenerli Fenerliye taş atıyor...
Aşağı koş, yukarı koş, çocuklara siper ol, tek başına olsam kolay, çocukları götürdüğüme bir pişman oldum, bir pişman...
Hani, hiçbirşey aklımda değildi o anlarda, çocukları başlarına bir şey gelmeden bir götürebilsem... Düşünün, çocuklar istiyor, maça götürüyorsunuz... Güle oynaya çıkmak, çok güzel bir gün yaşamış olmak varken, birkaç bin Vandal yüzünden, ölümle burun buruna geliyorsunuz... Milli servet heba oluyor. Polisin en az beş milyon dolar zararı vardır bu işten. Bir rezalet, bir kepazelik. Böyle spor mu olur, böyle delikanlılık mı olur, böyle adamlık mı olur?..
Ben özellikte İstanbulda yaşadığım yıllarda bu tür sahnelerle çok karşılaştım...
Futbol vandalizmini iyi bilirim.
Stadlarda, genellikle cahil adamlar toplanır.
Bu adamlar kitap okumazlar, yazmazlar...
Okudukları Posta gazetesidir, iddaa kuponu doldurur, maç yarışlarına takılırlar.
Çoğu içer, çoğu el âlemin kadınına, kızına laf atar.
Çoğu akşamları kahveye gider; çoğu sigara içer, çoğu burun karıştırır, çoğu tombala çeker, çoğunun tuvalet adabı yoktur, girdikleri yeri perişan ederler...
Fenerin tribün ehli için söylemiyorum sadece bunu; -istisnalar müstesna- tribündeki müdavim Galatasaray ve Beşiktaşlılar da en az onlar kadar yabanidir.
Bir baltaya sap olamadıklarından, kendilerini koca camiaların neferleri, fedaileri olarak görürler...
Kendilerini, 80 beygirlik arabaların üzerinde işe yarar adam zanneden beygirlerdir bunlar!..
Kaybedecek birşeyleri yoktur; kimseyi sevmezler ve kimse tarafından sevilmezler.
Feneri, Galatasarayı, Beşiktaşı ipledikleri de yoktur aslında...
Kendileri yanmış zaten, çevrelerini de yakarlar.
Sözde çok sevdikleri kulüplerini, otomobilleri ve hatta insanları!..
Bunlar var ya, ancak toplu hareket edebilirler...
Bir Galatasaraylı Fenerliyle, bir Fenerli Galatasaraylıyla teke tek kavgaya cesaret edemez...
Beşiktaşlı da, topluluk içindeki delikanlıdır!..
Çoğu zaman, elliye bir iki, yüze bir iki karşılaşmalardır kavgaları...
Kalabalıksalar dayak atarlar, değilseler kaçarlar!..
Eşitseler kavga etmez, birbirlerine çokarlar!..
Ünsal Hocam ve aklı başında olan diğer kardeşlerim...
Çocukları maça götürmeyin...
Onlar zehirlenmesinler bari, bu saçma sapan oyunla.
Şikecisi belli, Şampiyonu, ikincisi, önceden, çok önceden belli...
Ve kazananları, kaybedenleri belli bir oyun bu...
Hele Ünsal Hoca gibi, ülkenin entelektüel birikimini oluşturan insanlar öyle yerlere hiç gitmesinler!..
Herkes layık olduğu yerde.
Hoca üniversitede, kavga isteyen ahırda!..