Hadislerde Kuran hakem olsun
Şia ve Sünni ekoller arasındaki ihtilaflı hadislerde Kuran-ı Kerim hakem olsun teklifi kulağa hoş geliyor, lâkin bu keyfiyet ve kemiyet açısından sanıldığı kadar kolay değil.
Hadisler, iki ekolde de dinî tasavvuru ve pratikleri şekillendiren teşri kaynağıdır. Bu sebeple Kuran âyetleri evvelemirde hadislerle tefsir edilmiştir. İki ekolün dinî metinlerine, metinleri yorumlayan ilmî geleneğine, akide sistematiğine, fıkhına vs. baktığımızda bu sonuca rahatlıkla varırız.
Şia düşünce sistemi Ehli Sünnetde olduğu gibi, kendisini kendisine ait hadis geleneğinin içinde konuşlandırmıştır. Hadis alanı; kelâm, tefsir, fıkıh, siyasi literatür ve hatta takiyye gibi öğretileri içeren ahlâkiyat alanlarını denetim altına almıştır. Mezhebin iç-disiplinini bu oluşturur. Bu durum da iki ekol arasındaki ihtilafları şeklî değil aslî kılmaktadır.
Bu duruma rağmen iki fırkanın ihtilafa düştüğü hadisleri Kuranın hakemliğine götürelim davetine Ehli Sünnetin bir itirazı olmaz. Zaten hadislerin makbul ve merdud olanlarını tayin etmede metin tenkidi sadedinde ilk yapılan iş rivâyetlerin Kuranla uyumuna özen göstermektir Ehli Sünnet ilmî geleneğinde.
Hadisleri Ehli Sünnetde olduğu gibi sahih ve sahih olmayanlar diye ayırt eden bir literatüre sahip olmayan Şianın bu literatürü ivedilikle oluşturması gerekir. Bunu yaparken öncelikle Kuranın hakemliğine müracaat etmesi elzemdir. Bununla beraber kendi mezheplerinin hassasiyetini yansıtan hadis metodolojisini de işletmeleri önemlidir. El-Usûliyyûn taifesinden olan Şiî taklit merciîlerinin onayını alan bir ilim heyetinin oluşturulup bu usûlü Şia kaynaklarında gelen hadislere tatbik etmesi, bu ayıklama işinin geniş Şiî kesimlerde kabulünü kolaylaştıracaktır.
Bununla iki ekol arasında hadislerden neşet eden ihtilafların kalkacağını söylemiyoruz elbette, ama, bazı çok problemli meseleler en azından bir sonuca bağlanmış olacaktır. Bu da iki ekol arasında biraz rahatlama getirebilecektir.
Mesela Şiî hadis kaynaklarında Kuranın tahrif edildiğini açıkça söyleyen yığınla rivâyet Kuranın ve usûlün hakemliğinde hemen ayıklanmalıdır. Burada bir mugalatayı önlemek için şu hususun altını çizelim:
Ehli Sünnet hadis kaynaklarında bazı rivâyetler bazı âyetlerle ilgili nasih ve mensuh hükmünü bildirmektedir.
Kuranın tahrif edildiğini hiçbir tevile mahal bırakmayacak tarzda bildiren Şiî rivâyetleri Şiî Müslümanlara hatırlattığımızda hemen sizin kaynaklarınızda da Kuranın tahrif olduğunu bildiren rivâyetler var diye nasih ve mensuh ile ilgili rivâyetleri sayarak hücuma geçmekteler. Bu tarz en iyi müdafaa saldırıdır anlayışının kimseye bir faydası yoktur.
Biz tekrar konumuza dönelim. Şiada Kuranın tahrif edildiğine inanan gulat bir damar hep olmuştur. Kimi Şiî alimler bu tür rivâyetlerin mütavatir derecesine ulaştığını dahi iddia etmişlerdir. Bunun isbatı için özel kitap bile yazılmıştır. Bunu reddedenler de vardır elbette.
Şia hadis kaynakları arasında en sahih kitap kabul edilen Kuleyninin Kâfisinde bu minvalde onlarca rivâyet vardır maalesef.
El-Kuleynînin İmâm Sâdıktan rivâyet ettiği Kuranın bugün insanların elinde tuttuğu Kitap olmadığını, çünkü onun tahrif edildiğini, beklenen Onikinci İmâm Mehdînin tekrar zuhûr ettiğinde gerçek Kuranı getireceğini bildiren rivâyeti (El-Kâfî: 2/633, Bihârul Envâr:89/88) veya Allaha ihânet ederek Kuranı tahrif edip değiştirenlerden bahseden uzun rivâyetleri, (El-Kâfî: 8/124/125) hatırlatabiliriz.
Müracaat edilecek Kuran hakemliği ve hadis metodolojisi bu tür rivâyetleri ayıklamada önemli rol oynayacaktır.
Kimi Müslümanlar neden ittifak edilen noktalara değil de ihtilaf edilen noktalara parmak bastığımızı söylüyorlar. Problem ittifak edilen noktalarda değil, ihtilaf edilen noktalarda da ondan. Bundan da kasıt mezheb içi fıkhı ihtilaflar değil, Müslümanların vahdetini engelleyen ve itikadi sapmalara yol açan ihtilaflardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.