Akif Emre

Akif Emre

Üniter-sekter kıskacında

Üniter-sekter kıskacında

Kendi dilimizi kuramıyoruz. Kendi dilimiz ile konuşamıyoruz. Ödünç alınmış kavramlarla yarınlar inşa etmeye kalkışıyoruz.

Ödünç tasavvurlara uygun, ödünç tasarımlar peşindeyiz. Zaten gelecek tasavvuru elinden alınan toplumlarda, ödünç siyasal tasarımların, sahte dünyaların etkinleşmesi işten bile değil. İddianızı terk ettikçe, açılan alanı, bir fetih yanılsaması ile sahiplenebiliyorsunuz.

'Konservatizm'in tutsağı olanlar muhafaza edilmesi gereken değerleri de terk etmeye başlıyor bir bir... Ödünç tasarımlar ödünç tasavvurları dayatıyor çünkü...

Tartışma konusu, iki farklı etnik gruba mensup Müslüman halkın bir ulusdevlet çatısı altında nasıl yaşayacağı etrafında cereyan ediyor. Tartışmanın tarafları dışarıdan bakıldığında, en azından, İslami duyarlılığı olan kalemler. Tartışmanın cereyan ettiği ortam dışarıdan "İslamcı" olarak nitelenen yayın organ/lar/ı...

Taraflardan bir kısmı, dini ölçülere dayanarak üniter devlet çatısından ayrılmayı İslam'a aykırı buluyor.

Buna karşı iki türlü itiraz geliyor. İlki; Türkler ve Araplar kadar Kürtlerin de (ulus) devlet kurma haklarının olduğunu ileri sürerek bir arada yaşama adına bu dayatmaya karşı çıkıyor. Etnik temelli itiraz, her haliyle ağır basıyor.

İkinci itiraz, meseleye din açısından yaklaşmayı (bilinçli olarak) bir kenara bırakıp, liberal gerekçelerle üniter ulusdevlet altında yaşamayı savunan teze itiraz ediyor.

Üniter devleti savunanların, tezlerini dini gerekçelerle destekleseler de, daha çok ulusdevlet paradigmasından dışarı çıkamayan sağcılıkla malul bir yaklaşım sergiledikleri açık. Devleti, pratik nedenlerden yola çıkıp kutsamaya varan bir yaklaşımla milliyetçiliğe sarkan bir zihin yanılsaması, dini gerekçelere sarmalanmış görünüyor. Benzer zihin karmaşası üniterizme karşı çıkarken etnik temelli bir milliyetçiliğin kurbanı olanlarda da mevcut. Ulusdevlet paradigmasının iki ucuna gidip gelen karşıt milliyetçilikler sarkacı...

Sarkacın bir ucuna itiraz ederken diğer uca savrulmanın tutarsızlığı içinde liberal söylem ise dini gerekçeleri tümüyle dışta tutarak seküler bir tavır alıyor. Bu tartışmayı dışarıdan izleyenler, İslami dünya görüşünden arınmış steril ortamda yürütülen bir siyaset tartışması olduğunu düşünebilir.

Kürtlerin Türklerden ayrılmamasını, üniter yapının sarsılmamasını savunanların, üstelik bunu dini gerekçelere dayandıranların, seküler bir devlette Kürtlerin ve Türklerin, yani Müslüman ahalinin modern-seküler bir ulusdevlet yapılanmasına yaşamak durumunda olmaları konusunu gündem dışı tutmaları ya da itirazlarının olmaması tuhaf değil mi? Karşı çıkanlar ise "benim ulusdevletim senin ulusdevletinden daha iyidir" itirazından daha anlamlı bir cümle kuramadıkları gibi farklı bir tasarıma sahip olmadıkları da açık.

Bu ülkede İslamcılık düşüncesi yazılacak olsa muhtemelen ismi geçecek olan bu kalem erbabının yaptığı tartışmayı İslamcılık düşüncesi ile ilişkilendirmek ne kadar mümkün. Reel şartlar ne olursa olsun, ulusdevlet projesini, bu toprakların kültürüne, medeniyet birikimine rağmen dayatanlara karşı İslami siyaset düşüncesinin söyleyeceği hiçbir şey kalmadı mı?

Üstelik tam da bu kaos ortamında Müslümanların, müslümanca düşünce üreterek söyleyecekleri, vaat edecekleri, hepsinden öteye bir ütopyaları yok mu? Tarihi boyunca en kanlı milliyetçilik ve mezhep savaşlarıyla çalkalanan Avrupa yeni Roma'yı tekrar kurmak üzere birlik olma konusunda adımlar atarken yine onlardan mülhem ulusdevletçi prangaların esiri olmak, en azından kendi tarihimize karşı, utanılası bir durum değil midir? Ortadoğu'nun gittikçe ufalanmış sekter parçalara bölünmesini liberal ve özgürlükçü dille teşvik eden kalem erbabı, Avrupa'nın köhnemiş Roma'yı ihya etmek için olanca çelişkilerinin üstüne sünger çekme çabasını olsun görmeli değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Akif Emre Arşivi