Türban, Sarık Orduevinde!
Aydın Doğan ne kadar dese ki; ben yapmadım miki yaptı CnnTurkün internet sitesindeki orduevi yönetmeliği değişikliği haberinde mikiyi görüyoruz. Normalleşmenin en küçük adımlarından biri sayılacak bir hamleyi haberleştiren Aydın Doğanın medyasını yöneten zihniyet, olaya, türban ve sarık vurgusu yaparak 28 şubatvari bir anlam yüklemeye çalışıyor. Tarikat Şeyhleri Başbakanlıkta başlığıyla, türban, sarık orduevinde başlığının ne farkı var söyler misiniz? 20 tane adamı işten atıyorsunuz, 10 tanesini düşüncesinde dönüşüm yaşatıyorsunuz, haber merkezinde unuttuğunuz bir ya da iki tane editör, gerçek niyeti böyle deşifre ediyor işte.
UZAYLI PROFESÖR
28 Şubatın üniversitedeki ayağına geldiğimizde durumun daha da vahim olduğunu görüyoruz. Ege Üniversitesinden Prof. Rennan Pekünlünün, başörtülü öğrencilerin fotoğraflarını çekerkenki görüntülerini izlemişsinizdir. Beni en çok güldüren ise, gazeteciler görüntü alırken, kağıtla yüzünü kapatmaya çalışması oldu. Deve Kuşu gibi.. Bu tavrı en iyi anlatan, zamanın ruhu kavramı.. 28 Şubat sürecinde Rennan Hocanın yaptığını yapmak, son derece önemli bir işti. Vatansever her akademisyen, irtica tehdidine karşı üniversitesini işte böyle korumalıydı. Çok sevindirici bir durum ki bugün artık sadece Rennan Hoca gibilerin bu tavırları gülümsetiyor. Ayrıca soyları da tükenmek üzere. Kelaynak Kuşu gibi.
İSTANBULDA NE OLUYOR?
Demokrat yaklaşımıyla tanıdığımız İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söyletin, Bilimsel Araştırma Projeleri başlıklı yazımıza tepki göstermemesi ilginç geldi. Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı hissine kapıldım bu nedenle. Demiştik ki; Prof. Dr. Serhat Pabuççuoğlunun başında olduğu birimde, akademisyenlerin projelerinin, sunan kişinin dindar olup olmamasına göre farklı muameleye tabi tutulduğu yönünde ciddi iddialar var. Herhangi bir bilimsel çalışma yapabilmek için onay alınması gereken bu birimden projenin geçmesini, Pabuççuoğlunun bizzat engellediği öne sürülüyor. Bununla ilgili de çeşitli argümanlar koyduk ortaya. Araştırmak isteyen de (üniversite içinde namuslu bir araştırma birimi kurulacaksa eğer) BAP sistemine girip incelesin.. Rektör başta olmak üzere, iş kimi ilgilendiriyorsa herkesin bu yazıyı okuduğunu da biliyoruz. Üzerinden geçti bir ay. Yaprak kımıldamıyor. Rektörlük seçimlerinin geçmesi bekleniyor ise eğer sonrasında ortada ne delil bulacaksınız ne tanık, söyleyeyim..
İHH VE BÜLENT YILDIRIM
Arkadaşımı tutsak edildiği Esadın zindanından çıkarıp getiren Bülent Yıldırıma ve bu süreçte canla başla çalışan İHH, Mazlumder ve Özgürder gibi stklara bir kez daha yüksek sesle teşekkür ediyorum. Adem ve Hamitin kaldığı cezaevinde, müdürün odasında yapılan görüşmenin görüntüleri üzerine televizyondan sitem etmiştim. Yeri ve zamanı olmadığı için fazla üzerinde durmadım. Bülent Yıldırım, tepkim kendisineymiş gibi algılamış olabilir. Hakkını helal etsin. Tepkim, kardeşlerimizin hayatı üzerinden ticari bir menfaat sağlamaya çalışan meslektaşlarımaydı benim. Bir şekilde o görüntüleri ilk kez yayınlama imkanı bulan bir tv kanalı, Ademin yüzünün ortasına, kendi kanalının logosunu basmış. Ben de dedim ki; keşke bu görüntüyü, şu veya bu kanala değil de Anadolu Ajansına verseydiniz Anadolu Ajansı , bunu rant kapısına da çevirmez, orada-burada ilk biz yayınladık, habercilik başarısı yaptık gibi de pazarlamaya kalkmazdı. Zira ilk sizin yayınlamış olmanız, İHHnın görüntüleri ilk size vermiş olmasından ibaret. AA alsaydı eğer görüntüleri, kamusal yayıncılık sorumluluğu içinde iletiyi paylaşma görevini yerine getirirdi. Dediğimiz bu..
ANADOLU AJANSI
Ha lafı açılmışken, Anadolu Ajansını ve başarılı genel müdürü Kemal Öztürkü bir kez daha herkesin huzurunda kutlamak isterim. Ne genel müdürler ne yönetim kurulu başkanları gördü Anadolu Ajansı. Böylesine habercilik aşkıyla çalışılan bir dönemi hatırlamıyorum. Okurlar fark etmeyebilirler ama, çoğu bomba haber, aslında zamanında rutin haberleriyle tanıdığımız AAya ait. Yolun açık olsun.
Kalın sağlıcakla.