Başkanlık sistemi gelince rejim ne olacak?-1
Gündemin odağındaki konulardan biri Başkanlık Sistemi. Öyle ya, madem ki yeni bir anayasa yapılıyor, ülkenin bundan sonra nasıl bir sistemle yönetileceğinin de anayasada yer almasını istemek kadar tabiî ne olabilir?
Ancak, bize özgü bir siyaset tarzıdır ki, bir işi gündeme taşırken anlık düşünür, günübirlik hesap yapar, esaslı çözümlere ulaşmayı hedeflemez, geleceği inşâ etme projesi yapmayız. İşte Başkanlık sistemi tartışmasında olduğu gibi. Kimimiz ne olduğuna bile bakmadan savunuruz, kimimiz de aynı bilgisizlikle karşı çıkarız.
Oysa asıl üzerinde durulması gereken hususun daha temelde olduğunu bir türlü anlamak istemeyiz; esasta bir değişiklik ya da yenilik olmayacaksa, sistem parlamenter değil de başkanlık olsa ne yazar, başkanlık olmasa da parlamenter kalsa ne farkeder, buna bakmayız.
Başkanlık sistemi, yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin bir ayrıma ve dengeye dayanan, yasama ve yargı organlarının denetimi dahilinde, yürütmenin geniş iktidar imkânlarına sahip olduğu bir yönetim sistemidir. Bu tanım kapsamında tarihi, sosyolojik ve siyasal şartlara göre birbirinden farklı başkanlık sistemleri oluşturulabilir.
Nitekim dünyada Afganistan, ABD, Arjantin, Azerbaycan, Belarus, Bolivya, Brezilya, Dominik, Endonezya, Ermenistan, Ekvator, El Salvador, Filipinler, Guatemala, Güney Kore, Haiti, Honduras, İran, Kazakistan, Kenya, Kolombiya, Kostarika, Liberya, Meksika, Nikaragua, Nijerya, Panama, Paraguay, Peru, Seyşeller, Sierra Leone, Sri Lanka, Sudan, Surinam, Şili, Tanzanya, Türkmenistan, Uganda, Uruguay, Venezuela, Güney Kıbrıs, Zambiya gibi ülkelerde birbirinden farklı nitelikleri haiz başkanlık sistemleri uygulanmakta.
Ancak bu ülkelerin her birinin farklı rejimleri var ve hükümet sisteminin başkanlık olması bunları benzer hale getirmiyor. Yani önemli olan, sistemin başkanlık ya da parlamenter oluşundan ziyade, o sistem ile uygulanan rejimin niteliğinin ne olduğu, nasıl bir mahiyette tezahür ettiğidir. Bu yüzden başkanlık sistemi kurulurken ülkenin şartları dikkate alınmalı, ülkeye özgü olmasına dikkat edilmeli.
Bu kapsamda, Türkiye için teşkil edilecek başkanlık sisteminin, Türkiye toplumunun özelliklerine uygun olarak dizayn edilmesi lazım. Ama maalesef bizde kopyacılık esas. Nasıl ki Cumhuriyet kurulurken siyasi, hukuki, iktisadi ve sosyal sistem Avrupadan kopya edildi, şimdi Başkanlık sistemi ABDden kopya edilmek isteniyor. Her ne kadar dünyada uygulanan farklı başkanlık sistemi tipleri içinde en başarılı örnek olarak ABD başkanlık sistemi akla geliyor da olsa, Türkiye farklı kökleri olan, farklı sosyolojik, tarihi, düşünsel ve inanç özellikleri taşıyan bir ülke olması hasebiyle, kendine özgü bir başkanlık sistemi kurgulama başarısını gösterebilmelidir.
Peki, Türkiye bu başarıyı gösterebilir mi? Halihazır gidişata bakarsak, yapabileceğini zannetmiyorum. Ama eğer rejimi değiştirmede radikal davranabilirse, rejimin yerleşik tabularını yıkmayı göze alabilirse neden olmasın? Zaten, aksi durumda ha başkanlık olmuş, ha parlamenter, değişen hiçbir şey olmayacak.
Başkanlık sisteminde başkan belirli bir süre için halk tarafından seçilir. Başkanlık süresi asla parlamento tarafından kısaltılamaz. Güvensizlik oyu ile hükümetin düşürülmesi ya da herhangi bir sebeple erken seçime gidilmesi sözkonusu değildir. Başkanın da yasama organını feshetme yetkisi yoktur.
Kuvvetler ayrılığı kesindir. Devlet organları eşgüdüm içinde, aksamadan çalışır; bunun için kurulan fren ve denge sistemi, organların yetki ve güç suistimallerini engeller.
Yürütme gücü tek kişinin, başkanın elindedir. Hükümet üyeleri başkan tarafından seçilir ve azledilir; esasen hükümet demek başkan demektir. Bakan diye bir şey yoktur; bizim bakan olarak bildiğimiz, başkanın ilgili alandaki sekreteridir. Mesela İçişleri Sekreteri, Dışişleri Sekreteri, Savunma Sekreteri gibi. Bu yüzden Başkan için hükümet üyelerinin düşüncelerinin hiçbir bağlayıcılığı yoktur. Başkanlık sisteminde Devlet başkanı-hükümet başkanı ayrımı yoktur. Başkan; kabine üyeleri, ordu veya yürütme erkinin herhangi bir çalışanını doğrudan yönetme hakkına sahiptir.
Yüksek Mahkeme Yargıçları Başkan tarafından atanır, senato tarafından onaylanır; Başkan mahkûmları ve suçluları affedebilir veya cezalarını hafifletebilir; ancak hakimleri görevden alamaz veya onlara emir veremez.
Başkan yasa önermez, fakat yasama organının yaptığı yasaları veto edebilir. Başkanın vetosu da yasama organının özel çoğunluğu tarafından aşılabilir. Başkan, yasama organının üyesi değildir. Görevi ile ilgili işlerden dolayı sorumsuzdur.
Bu genel bilgiler çerçevesinde, Türkiyede başkanlık sisteminin anlamlı olabilmesi için, rejim bakımından nasıl bir değişime ve dönüşüme ihtiyaç olduğuna bakmamız lazım. Bu da yarının konusu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.