İş işten geçtikten sonra-1
Hani, “sakalım yok ki sözüm dinlensin” derler ya... Bende sakal var ama sözümü dinleyen yok. Lâkin dönüp dolaşıp sözüme gelen de çok. İşte size iki konu: Çözüm süreci ve PKK/PYD’nin Suriye’deki kazanımları.
PKK/PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde devlet kuracak duruma geldiği bizim basının dikkatini yeni çekti. PYD’nin, IŞİD’den daha tehlikeli olduğu da yeni yeni söylenir oldu. PKK/PYD Akdeniz’e ulaşan bir koridor açtığı taktirde, Türkiye için IŞİD’den daha tehlikeli olacakmış.
“Devlet yönetimi” açısından trajik olan şu: Haberlere bakarsanız, hem hükümet, hem de asker, ancak tüm bunlar olduktan sonra “şimdi ne olacak” sorusuna cevap aramaya başlamışlar. Böyle şey olur mu? Devlet dediğin, olası bütün senaryoları önceden belirler, her biri için hangi tedbirleri alacağını önceden plânlar, istemediği bir gelişmenin olmaması için tedbir alır. İş işten geçtikten sonra “şimdi ne yapacağız”ı konuşmanın ne yararı var?
PKK/PYD’ye Akdeniz’e açılan bir koridor verileceği sırmış gibi, bunun önüne geçecek tedbirlerin şimdiye kadar alınmamış olması, nasıl yönetildiğimizin göstergesi değil de ne? PKK/PYD, Batılı güçlerin fiili/askeri desteğiyle her geçen gün büyü(tülü)yor ve toprak kazan(dırıl)ıyor. Ancak bizimkiler, PKK/PYD’nin IŞİD’den daha tehlikeli olduğunu tüm bunlar gerçekleştikten sonra yeni anlıyor.
Kuzey Suriye’yi ele geçiren PKK/PYD, otoritesini genişletmeye, demografik yapıyı biçimlendirmeye başlamış bile. Barzani’nin Kerkük’te Türkmenleri sürüp yerine Kürtleri doldurarak, tapu ve nüfus kayıtlarını yok ederek “Kürtleştirme” yapması gibi, PKK/PYD de Kuzey Suriye’de “Kürtleştirme”ye başlamış. Şimdi, Kuzey Suriye’de “PKK Kürdistanı”nın kurulmasının önündeki son ve tek engel olan Bayırbucak Türkmenleri göçe zorlanıyor. Bayırbucak da yitirilirse, PKK/PYD Akdeniz’e kıyısı olan koca bir ülke sahibi oluyor ve “devlet ilan etme”sinin önünde hiçbir engel kalmıyor.
Konuya dair haberler gündemi işgal etmeye, tehlike çanları çalınmaya başlandı. Ancak hem hükümete, hem askeri yetkililere, hem de bu zamana kadar tehlikeyi görmezden gelen basına “günaydın” demek istiyorum. Zira tüm bunlar olmadan önce, ben bu köşede olacakları yazmış, yetkilileri uyarmıştım.
Daha Kobani meselesi, IŞİD saldırısı falan yokken, “Türkiye’nin güneyinden yükselen pis kokular” başlığı altında (06-08 Mayıs 2013) üç gün üst üste tehlikeye işaret etmiş; “Türkiye’den çıkan PKK teröristleri Kuzey Suriye’deki PYD ile birlikte güçlü bir silahlı varlık oluşturarak Suriye’nin kuzeyinde ....‘fiili egemenlik’ elde ettiler” diye vaziyeti ifade ettikten sonra şöyle uyarmıştım: “Gelişmeler, ‘Türkiye’nin güneyinde ciddi bir reorganizasyon’un açık işaretleri değil mi?”
Bu yazıdan 15 ay sonra, 13.08.2014’te IŞİD vakasıyla birlikte yukarıda işaret ettiğim plânın devreye alındığını “IŞİD’i gösterip Kürdistan’a razı etmek” başlığı altında yazmıştım. ABD’nin, “IŞİD tehdidi” gerekçesiyle bir yandan Kuzey Irak’ta “bağımsız Kürdistan”ın kurulmasına engel çıkarabilecek unsurları temizlediğine,bir yandan da Peşmergenin ihtiyacı olan ağır silahları sağladığına işaret edip şöyle demiştim: “Böylece ABD, IŞİD’i göstererek Türkiye’yi bağımsız Kürdistan’a razı ediyor.”
IŞİD’in Kobani saldırısı başlayınca, 29.09.2014’te, “Tampon Bölge ‘PKK Kürdistanı’nı üretmez mi?” başlığı altında duruma dikkat çekip şöyle uyarmıştım: “Kuzey Suriye’de kurulacak tampon bölge Suriye’de ‘PKK Kürdistanı’nı üretecek. Böylece PKK, bizim Güneydoğu’yu ayırmak için ‘güçlü ve dokunulamaz bir ülke sahibi’ olacak.”
Bundan iki gün sonra, 01.10.2014’te, “IŞİD operasyonu neyin başlangıcı olacak?” başlığı altında, amaçlardan birinin, “Irak ve Suriye toprakları üzerinde, en az iki adet Ürdünvari küçük devletçik ile, güdümlü bir militer Kürt Devleti kurmak” olduğunu vurgulamıştım.
06.10.2014’te ise, IŞİD’e karşı PKK’nın yanında yapılacak operasyona yardım için istenen tezkerenin kime yarayacağını incelerken, “Tezkere’nin Suriye’de PKK’nın egemen olduğu bölgeleri IŞİD saldırılarından korumaya, böylece ‘terör örgütü PKK için güvenli bir saha oluşturma’ya hizmet edeceği şüphesini güçlendiriyor” dedikten sonra, Kobani’de PKK’nın yanında IŞİD’e destek vermekten asıl amacın, “IŞİD’i göstererek PKK’ya alan açıp uluslararası koruma sağlamak” olduğunu yazmıştım.
Bu hususu 07.10.2014’teki “IŞİD’e karşı PKK’yı desteklemek” başlıklı yazıda detaylandırırken şöyle demiştim: “Madem ki Kobani saldırısı üzerine gündeme gelen IŞİD operasyonu Kobani’yi üs edinen PYD’yi kurtaracak, bu, aslında terör örgütü PKK’nın Suriye şubesi kurtarılacak anlamına gelir.”
Nihayet, 22.10.2014’te, “Peşmerge’yle sıfır sorun, PKK’ya hayat öpücüğü” başlığı altında, Türkiye’nin, PKK’ya her türlü desteğin verildiği “geçiş koridoru” haline geldiğinden söz etmiştim. Zira Kobani bahanesiyle “ABD’nin silah yardımı” ve “Peşmerge’nin savaşçı desteği”, Kobani’deki PKK/PYD militanlarına Türkiye üzerinden ulaştırılıyordu.
Görüyorsunuz, felaketin büyüğü görmezden gelinirken, acizane bendeniz, Kuzey Suriye’deki duruma ısrarla dikkat çekmeye çalışıyor, ancak sesimi duyuramıyordum. Şimdi bizim basın feryat etmeye, herkes “PKK’nın elde ettiği ülke”yi konuşmaya başladı.
Oysa gerçek şuydu: Kobani’de PKK/PYD’ye verilen destek, Suriye’nin kuzeyinde “PKK Kürdistanı”nı doğurmuştu.
Sözünü ettiğim yazılarda, buraya alıntılamadığım pekçok ayrıntı var. Ben bunları yazarken “Hükümeti eleştirme” diyenler, şimdi daha yeni yeni sözüme geldiler, feryat ediyorlar.
Ama iş işten geçtikten sonra...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.