Amerikan siyasetinin kara delikleri
ABD'de mukim veya yolu bir şekilde ABD'ye bilhassa akademik kanaldan uğramış olan Türklerin oluşturduğu Wisdomnet grubunun geleneksel hale gelmiş yıllık toplantısı dolayısıyla geçtiğimiz hafta ABD'deydim.
Doksanlı yılların başlarında internet üzerinden, bir e-mail paylaşımı üzerinden kurulmuş olan grup zamanla bütün Amerika sathına yayılmış üyeleriyle her konuda fikirlerin, dertlerin, duyguların, sorunların ve çözümlerinin paylaşıldığı gerçek bir sosyal networka dönüşmüş durumda. 4 yıl önceki toplantılarına katıldıktan sonra da yazdığım gibi "her yıl düzenledikleri toplantılar tam bir bilgi, fikir ve duygusal paylaşım şöleni havasında gerçekleşiyor. Adını aldıkları meziyetin hakkını vermeye çalışıyorlar."
"Bir bilgelik grubu olarak, bildiklerinin yanında (ki Allah için, çok şey biliyorlar) bilmediklerinin çok daha fazla olduğunu hissederek, bildikçe daha fazla bilgece tevazuya sarılarak birbirlerine daha fazla yaklaşıyorlar. Yıllardır Amerika'da yaşamakta olan ve sahasının tartışmasız en iyilerinden, fizik profesörü Erdogan Gürmen hoca da grubun önde gelenlerinden. Bütün oturumlarda kendine özgü üslubuyla bilgece katkısını esirgemiyor"
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dekanı Prof. Şinasi Gündüz ile SETA Washington direktörü Erol Cebeci bu seneki kouşmacı konuklardandı. Toplantıların ağırlıklı konularından biri Arap Baharı idi.
Arap Baharı olarak gerçekleşen olayların vakanüvisçe bir kaydı veya hikayesinden ziyade bu sürece yaklaşım tarzlarına eleştirel değerlendirmelerde bulunmaya çalıştım. Bir çok olaya yaklaşımda öne çıkan ve kendimizi hemen seyirci, başka mevhum aktörleri ise her nasılsa hep olayın gizli ve nüfuz edilemeyen aktörleri olarak saymanın zihinsel arkaplanındaki itikadi sorunlara değindim.
Kuşkusuz Arap Baharı denilen süreçte herşey bir dünya cennetine doğru gidiyor olduğumuzu göstermiyor. Bahar havasını bozan bir dizi olumsuzluklar da var. Ancak bunların vurgulanmasında bile insanı, bireyi, Arabı, Müslümanı, Türkü devre dışı (atıl) bırakan, sonu kaderciliğe çıkan metapolitik bir sapma sözkonusudur.
Metapolitik yaklaşım görünürde radikal bir tutumdur. İnsanı varolana karşı bir hınç ile de doldurur, bu da görünürde siyasalı besler gibidir, ama gidişata hiç bir zaman müdahale edemeyeceği önkabulüyle aslında mücadeleyi baştan kaybetmeye mahkumdur. Bu yüzden metapolitik yaklaşımların insanı eninde sonunda apolitik bir kinizme sürüklemesi kaçınılmaz oluyor.
Aslında politikadan açılmışken ABD'nin politik atmosferinin gölgesinde bunları konuşmanın çok öğretici bir yanı da oluyor. Çünkü ABD'de politikanın doğası gerçekten göründüğünden çok daha karmaşık ve politikanın doğası hakkında konuştukça sistemin siyasalı gittikçe tüketmiş olan kara delikleri daha fazla hissedilmeye başlanıyor.
"Siyasalı tüketen kara delikler" siyasal katılımın hiç bir değişime yol açmadığı, hiç bir yeni teklife alan bırakmadığı durumları ifade edebilir. 1830'lu yıllarda Amerika'yı ziyaret etmiş olan Alexis de Tocquiville, demokrasiyi Amerikan toplumunun bir karakteri olarak ifade etmişti. Çünkü onun gördüğü Amerika'da siyasal katılımın bütün kanalları açık ve sivil örgütlenmeler toplumun baskın karakteriydi. Oysa son zamanlarda Amerika toplumunu karakterize etmek üzere "kaygısız toplum" kavramına daha fazla başvuruluyor. Çünkü alabildiğine atomize olmuş, başkasının derdini dert etmeyen, dünya batsa sadece borsadaki zararını düşünecek hale gelmiş bir toplumdan bahsediliyor.
Kamuoyunu şekillendirmek için işleyen kitle iletişim araçları belli güçlerin kontrolüü altında ve istenilen kamuoyu oluşturulmaktadır. Alternatif sesler, tabii ki var olsa da, toplumda örgütlenme ve etkili-devrimci bir muhalefeti harekete geçirme kanalları son derece sınırlı.
Amerikan siyasetinin bugünkü durumunun en büyük çelişkisi alabildiğine güçlü bir demokrasinin var olduğu izleniminin çok gözalıcı bir biçimde yaratılmış olması, buna mukabil alternatif bir siyasal hareketin hiç bir şansının baştan satın alınmış olmasıdır. Siyasi gündemin konuları önceden belirlenmiştir. İç siyasette ekonomi, sağlık sigorta konuları, kürtaj ve eşcinsel evlilikle ilgili konular bütün başkanların veya kongre üyelerinin neredeyse yegane sınav alanlarıdır. Dış siyasette ise İsrail konusundaki siyasi söylem konusu en önemli konulardandır.
Yahudiler Amerikan toplumunun en fazla yüzde 1,5-2'sini oluştururlar ama dış siyasette senatörlerin veya kongre üyelerinin neredeyse yüzde 70'ine yakını Yahudi kuruluşlarının önlerine koyduğu ve İsrail'le ilgili öngördükleri programa bağlılıklarını ilan ederek işe koyuluyorlar. Bu sayede politikacılar Amerikan siyasi gündeminde, herhangi bir medya kazasına kurban gitmemeyi sağlamış oluyorlar. O yüzden Amerikan siyasetinde kara deliklerden birini ve en önemlisini Yahudi lobiciliği oluşturuyor.
Dış politikada Amerika'yı bir bataktan bir batağa sürükleyen siyonizme karşı alternatif bir siyaset üretmeyi göze alabilmek o yüzden çok zor. 2010 yılında İsrail'in 1967 sınırlarına geri çekilmesi gerektiğini söyleme cesaretinde bulunan Obama'ya karşı ünlü Yahudi lobi kuruluşu AIPAC kongre üyelerinin yüzde yetmişinin imzasını alarak bu görüşün savunulamaz olduğunu ilan etti. Bunu yapmakla Obama'nın kongre desteğini kendisine karşı harekete geçireceği yönünde bir gözdağı vermiş oldu. Obama'nın bu ayardan sonraki bütün söylemlerinin değişmiş olduğu sonradan dikkatlerden kaçmadı.
Lobicilerin türlü oyunları karşısında adeta felç olan bir Amerikan siyasetinin dış politika alanında kendine bile hayrı dokunacak stratejiler kurabilmesi aklın alabileceği bir şey değil. Siyasetin işlemediği yerde rasyonalitenin de kurtarabilir bir akıl kârı üretmesi sökonusu bile değil. Bu konuya nasipse devam edelim
BAŞSAĞLIĞI
"Lambada titreyen ateş söndü" diye duyuruldu büyük ozanın vefatı. Abdurrahim Karakoç bu toprakların en sahih seslerinden biriydi. Özellikle Mihriban şiirindeki müthiş imgeleri ve ifadeleri zihinlere ve gönüllere kazınmıştı. İnna lillah ve inna ileyhi raciun. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine, bilhassa Selçuk Üniversitesi, Sosyoloji bölümünden öğrencim olan mahdumu Enderhan'a başsağlığı ve zabrı cemil niyaz ederim.