Değinmeler
Suriyedeki gelişmeler ve Baas diktasının katliam, zulüm ve vahşet konusunda artık gemi iyice azıya almış olması İslâm dünyasında birçok önemli gelişmeyi gölgede bırakıyor.
Fakat bu arada Baas zulmünün Libyadaki Kaddafi zulmü gibi gittikçe köşeye sıkıştığı anlaşılıyor. Çatışmaların Şamın merkezine doğru yaklaşması bunun işaretini veriyor. Baas diktasının ise kontrolü tümüyle kaybetmemek için son zamanlarda bir mezhebi tasfiye yaptığına dair yorumlar var. Özellikle çevresi Nusayri köylerle çevrilmiş Sünni köylerinin yoğun saldırılara ve katliamlara maruz kalmasının bunun işaretlerini taşıdığı olayları yakından izleyen yorumcular tarafından dile getiriliyor. Geçen akşam el-Cezirede yayınlanan bir ateşli tartışmada Suriyede Baas diktasının dört vilayette kontrolü kaybetmesinin hatırlatılması üzerine Bağdatın bile düşmesinden sonra Saddamın üç yıl Irakta varlığını koruyabildiğinden söz edilmesi Baas diktasının artık hakimiyeti koruma konusunda ciddi tereddütler yaşadığını, bu yüzden etnik veya mezhebî kimliğe dayalı bir bölgesel hâkimiyet hesapları yaptığı yorumlarını teyit eder nitelikteydi. Bu durum Suriyeyi mezhepçi ve ayrımcı politikalarla parçalamak ve iç savaşa sürüklemek isteyenlerin kimler olduğunu bir kez daha gözler önüne sermeye başladı. İkinci olarak da zihinler Baas katliamlarıyla meşgulken işgalci siyonistlerin gündelik katliamlarına gitmiyor, dolayısıyla herhangi bir tepki ve tedirginlik oluşmuyor. Bu fırsatı değerlendirmeye çalışan işgalci siyonistler bir yandan Gazzeye yönelik saldırılarını artık gündelik hale getirirken bir yandan da tutsakların açlık grevi karşısında kabul etmiş oldukları anlaşmayı ihlallerini her geçen gün artırarak eski uygulamalara geri dönmeye çalışıyorlar. Suriyedeki vahşet ve katliamların gündemi iyice meşgul etmesi Kudüsteki yahudileştirme faaliyetlerinin ve özellikle Mescidi Aksayı tehdit eden kazı faaliyetlerinin artırılmasının da önünü açmış görünüyor. O bakımdan Müslüman halkların bir yandan Baas zulmünün bir an önce gitmesi için Suriye direnişine destek olma konusunda daha aktif bir faaliyet göstermesi bir yandan da Kudüs davasını ihmal etmemesi, gündeminden düşürmemesi gerekir.
Irakta kirli oyunların kulpu haline gelen Malikinin sultasına son verilmesi için yapılan girişimlerin başarısız kalmasının sebebi tabii ki sadece Talabaninin takoz olması değil. Suriyedeki zalim Baas diktasına destek verenler Irakta da Malikinin arkasında duruyor, onun saha dışına çıkarılmasına müsaade etmek istemiyorlar. Perdenin önünde birbirlerini başkalarına karşı öcü olarak kullananların Suriyede Baas diktasının ve Irakta Nuri el-Malikinin kirli oyunlarının devam edebilmesi için perde arkasında ittifak oluşturmaları düşündürücü. Çıkar bağlantıları ve hesapları bu gibi oyunların ve taktiklerin uygulamaya geçirilmesini kolaylaştırıyor. Malikinin düşürülmesi için imza verenlerden bazılarının hemen birilerinin devreye girmesiyle imzalarını geri çektiklerini açıklamaları Talabaninin de yeterli sayıya ulaşılmadığını ileri sürerek önergeyi devreye sokmamakta ısrarlı davranması acaba kimlerin hesabı?
Afganistanda artık işgal güçlerinin gazının tükenmekte olduğu yapılan açıklamalardan anlaşılıyor. Örneğin bir açıklamada NATOnun Afganistandaki yenilgisinden Pakistanı sorumlu tutması öncelikle yenilginin itirafı anlamına geliyordu. Fakat buna bir suçlu bulunmasına ihtiyaç duyulduğu anlaşılıyor. Ancak Bosna - Hersekte olduğu gibi burada da direniş tarafını emperyalist güçlerin hesaplarını çok fazla alt üst etmeyecek bir plana zorlayabilmek için son çıkış yolu olarak yine sivil hedeflere yönelik korkunç saldırılarla katliamlar gerçekleştirdikleri gözleniyor. Yani Suriyede Baas vahşetinin izlediği metodun aynısı. Yok aslında birbirinizden farkınız! Öyleyse hep birlikte çukura yuvarlanacaksınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.