Hepimiz Kemaliz Hepimiz Gürüz
Bugün Türkiye-Suriye ilişkileri yazma günü. Biliyorum. Ama bu karmaşada 28 Şubat soruşturmasının Kemal Gürüz ve dolayısıyla yapının sivil akademik ayağına ulaşmış olmasını atlamamamız gerektiğini düşünüyorum. O nedenle müsaade ederseniz bugün biraz Kemal Gürüz anlatmak istiyorum size.. 28 Şubatta yaptığı zulmü ezbere biliyoruz zaten. Katsayı eziyetinden üniversitelerde başörtüsüne karşı kurulan faşist yapıya kadar hepsinin altında Gürüzün imzası var. Bunları defalarca yazdık. O yüzden ben bugün biraz müsaade ederseniz, Gürüzün kendisine büyüteç tutmak istiyorum. Kimden söz ediyoruz biz?..
MASON KARDEŞLİĞİ
Gürüzü hayatımıza sokan isim Demirel. Önce oradan başlamak lazım. Zira her meseleyi sebepleri ve sonuçlarıyla birlikte değerlendirirsek daha hızlı mesafe kat ederiz. Gürüz hakkındaki karar ortada. Eyvallah. Ama Gürüz bu süreçte yalnız mıydı? Hafızamız zayıftır diye hatırlatalım istedim. Prof.Dr. Mehmet Sağlam, siyasete gireceği için YÖK Başkanlığından istifa etti. Boşalan o koltuğa bir atama yapılması gerekiyordu. Nereden? YÖK üyeleri arasından.. Kemal Gürüz ise YÖK üyesi değil. Nasıl oldu peki? Bir Bilen, bunun da nasıl çözüleceğini bildiğinden çok da zor olmadı.. Demirel bir kararname ile Gürüzü YÖK üyesi yaptı. İkinci bir kararname ile de YÖK Başkanı.. Bu kadar basit. Gürüze özel yasa ilk kez YÖK Başkanı olsun diye çıkarılmadı ayrıca. Bunun da altını çizelim.. Ne denir Kemal Gürüz için? Türkiyenin en genç rektörü.. Peki hiç düşündünüz mü, nasıl oluyor da bir akademisyen, en genç rektör ünvanını alıyor?.. Şöyle.. Gürüz, henüz ODTÜde doçentken, özel bir kanunla (ki o kanun artık yok), YÖK tarafından hem profesörlüğe, hem de Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanlığına getirildi. Burada birkaç ay takıldıktan sonra da KTÜye rektör oldu.. Durum bundan ibaret.. Yaşı o vakit ya 36 ya 37.. Peki ama Mehmet Sağlamın; Aman Sayın Cumhurbaşkanım, KTÜ Rektörü Kemal Gürüzü yapmayın da kimi YÖK Başkanı yaparsanız yapın demesine rağmen, Demirelin Gürüzü o göreve getirmesinin bir anlamı var mı? Peki ya görev süresi dolduğunda ikinci kez göreve devam etmesini istemesinin?.. Kendisi de bir Mason olan Süleyman Demirel ile ilişkisinin temeli acaba buraya mı dayanıyordu? Yoksa Demirele, Gürüz için bir yerlerden telkin (!) mi yapılıyordu?..
Biliyorsunuz bir meslektaşım Kemal Gürüze Müslüman olup olmadığını sordu. Bu sorudan yola çıkıp sabetaycı olup olmadığı konusunda fikir sahibi olabilmek için sanırım. Ne dedi Sayın Gürüz? Ben sosyolojik olarak müslümanım.. Şimdi bu sosyolojik olarak Müslüman olan Sayın Gürüzün, aynı zamanda İsrailde, stratejik araştırmaları ile tanınan, Derin İsrailin eğitim kurumu olarak bildiğimiz Tel Aviv Üniversitesi Moşe Dayan Enstitüsünün Mütevelli Heyeti Üyesi olduğunu biliyor musunuz? Ne ilginç bağlantılar değil mi?..
YOLSUZLUK İDDİALARI
Bir de Hakkımda bir kuruş haksız kazanç elde etti diyemezler mealinde bir söz söyledi gazetecilere havaalanında Kemal Gürüz ya.. Aklıma takıldı. Yine bu sütunda yazmıştım. Kemal Bey atlamış o zaman demek ki, okuyamamış.. Bir kez daha hatırlatalım.. Kemal Alemdaroğlu hakkında çok ciddi bir suçlama vardı. Her ameliyata kendisi giriyormuş gibi adını yazdırdığı, dolayısıyla da döner sermayeden o günün koşullarında aylık 110 milyar gibi bir para kazandığı iddia ediliyordu... Savcılar, Alemdaroğlu hakkındaki bu iddiayı soruşturmak için YÖKten izin istediler. Fakat Gürüz o izni vermedi... Şimdi çemberi bir tur daha dışarı doğru genişletelim.. TBMMde, üniversitelerdeki yolsuzluk ve usulsüzlükleri araştırmak üzere bir komisyon kuruldu... Başındaki isim ise MHPli Mustafa Gül... Komisyon, İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu başta olmak üzere çok sayıda rektörün yolsuzluklarını tespit etti ve bunların Kemal Gürüz tarafından korunduğunu raporlaştırdı. Bütün bu yasadışı işlerle ilgili iddialar için savcılara 7 ayrı suç duyurusu gitti... Bu defa koruma görevi hükümetteydi... Zira; DSPli Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, Gürüzün yargılanmasına izin vermedi. Ne ilginç değil mi?.. Kalın sağlıcakla...