Ahmet Varol

Ahmet Varol

Mursi'nin Zaferi

Mursi'nin Zaferi

Uzun bir pazarlık ve hesaplaşmadan sonra Mısır'daki Yüksek Seçim Kurulu "az bir farkla" da olsa Müslüman Kardeşler'in siyasi kanadı durumundaki Hürriyet ve Adalet Partisi'nin adayı Dr. Muhammed Mursi'nin kazandığını açıklamak zorunda kaldı. Her şeyden önce daha önce de dile getirdiğimiz üzere aradaki farkın gerçekçi olmadığını düşünüyoruz. Rakip aday eğer ki eski dikta rejimiyle herhangi bir irtibatı olmayan gerçek anlamda bağımsız ve halkın başkaldırısına olumlu bakan biri olsaydı görünen fark gerçekçi olabilirdi. Ama Mısır halkının "fulûl (artıklar)" olarak nitelendirdiği ve sadece İslâmî kesimin değil diktadan yaka silken bütün kesimlerin reddettiği bir adayın bu kadar küçük bir farkla seçimi kaybetmesi inandırıcı değildir. Aradaki farkın düşük olmasında katılımın düşük olmasının belki biraz payı vardır. Ama yine de Mısır toplumunun tercih grafiğini yansıtmıyor.


Farkın düşük olması, Mısır'da henüz tam anlamıyla dürüst seçim yapılmasına imkân sağlayacak bir ortam ve zemin oluşmadığını gösterir. Mısır halkı meydanlara çıkınca deliklere giren, ortam müsait olunca da başlarını gösteren dikta artıklarının kendi adamlarını kazandırmak için yoğun çalışma yaptıkları görülüyordu. Ancak halk tarafından aday bile olması istenmeyen birinin seçimden zaferle çıkmasının ciddi tereddütleri de beraberinde getireceği biliniyordu. Buna rağmen yine de halkın tepkisini ölçme amaçlı girişimleri oldu. Anayasa Mahkemesi'nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turundan hemen önce yeni seçim kanununun bazı maddelerinin anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla genel seçimi iptal ve parlamentoyu ilgi etmesi bu amaç içindi. Ardından Yüksek Askeri Konsey anayasaya zeyl niteliğinde cuntanın yetkilerini genişletip cumhurbaşkanının yetkilerini daraltan maddeler eklenmesini isterken bir yandan da toplumun tansiyonunu ölçmeye çalıştı. Tabii ki zeyl maddelerinin öncelikli amacı kazanacak kim olursa olsun cumhurbaşkanının yetkilerini törpülemekti. Çünkü Hüsnü Mübarek döneminden kalan yetkiler çok geniş bir alanı kapsıyor.


Eğer ki başta İslâmî hareket olmak üzere cuntanın geri dönmesine karşı duran kitleler Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Askeri Konsey'in ataklarına karşı meydanlara dökülmeseydi, seçimlerin ikinci turundan hemen sonra da resmî açıklamaları beklemeden gözlemcilerin ulaştığı bilgileri kamuoyuna duyurarak zafer ilanı yapmasalardı dikta kalıntıları sonuçlar üzerinde oynayarak Şefik'in zaferini ilan edecekti. Ama böyle bir şeye kalkışmalarının kendilerini ciddi şekilde zorlayacak tehlikeli bir çalkantıya sebep olacağını anlayınca farkın düşük olmasından kazanan tarafı bazı tavizlere zorlamak amacıyla yararlanmak istedi ve bu amaçla resmi sonuçları açıklamayı birkaç kez erteledi, bu arada Mursi'yle masaya oturup pazarlık yapmaya çalıştılar. Bu pazarlıklarında Mursi'den, cumhurbaşkanının yetkilerini daraltan ve cuntanın yetkilerini genişleten Anayasa zeylini aynen kabul etmesini, genel seçimlerin iptaline dair AYM kararına da itiraz etmemesini istediler. Ama o bu taleplerin hiçbirini kabul etmedi. Dikta Anayasasının geçerliliğinin olmadığı, yeni Anayasanın oluşturulan heyet tarafından hazırlanacağı, bu heyete de generallerin talimat verme ve madde dikte etme haklarının olmayacağı konusundaki tavrından geri adım atmadı. AYM'nin parlamentoyu ilga kararının da geçerli olmadığını ve halkın oylarıyla seçilmiş parlamentonun görevini sürdüreceğini bildirdi. Onun bu konudaki kararlılığında Tahrir Meydanını dolduran kitlenin desteğinin rolünü görmezden gelemeyiz elbette. Sonuçta dikta dönemi derin devletinin kalıntılarından oluşan Yüksek Seçim Kurulu ve askeri cuntayı temsil eden Yüksek Askeri Konsey seçim sonuçlarının Mısır'ın realitesine ve mantığa aykırı bir şekilde Şefik lehine kaydırılmasının yeni bir toplumsal patlamayı ateşleyeceğini anladığı için küçük farkla da olsa Mursi'nin zaferini ilan etme yoluna gitti.


Ancak seçim sonuçlarının açıklanmasıyla yolun sonuna gelindiği düşünülmemeli. Yeniden yapılanmanın zor dönemine bu hadiseyle birlikte girilmiş bulunuluyor ve dikta kalıntıları da sahayı tamamen terk etmiş değiller. Bu, kararlı bir tutumu gerektiriyor. Ama kitlesel desteğe dayanan kararlı bir mücadeleden başarılı sonuçlar çıkacağına inanıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi