Gürüz içerde... Ya diğerleri?...
Arkadaş, 28 Şubat mı?... O da ne?... Vallahi de haberim yok, billahi de haberim yok... Tam o sırada ben namaz kılıyordum... Polisler beni alıp getirdi... havasında.
E pes yani!... Pişkinliğin bu derecesi, henüz icad edilmemişti.
Buna tecahül-i ârif değil, tecavüz-i ârif derler!...
Arkadaşın hiçbir şeyden haberi yokmuş...
Üniversiteye giriş katsayılarını Marstan gelen indefinited (tanımlanamayan) (Arkadaş, Türkçe ile bilim yapılmaz diye buyurmuştu ya 1996da; ondan böyle yazdık.) yaratıklar ayarlamışlar. Sanki Çevik Bir paşa, bu arkadaş YÖK başkanıyken yazı yazmamış ve meslek liselerinden mezun olanlara, üniversitelerin kapısı duvar olmamış.
Sanki bu arkadaş YÖK Başkanı iken, kelle avcılığı yapılmamış... Rektörler, dekanlar görevlerinden uzaklaştırılmamış; öğretim üyeleri süründürülmemiş...
Sanki bu arkadaş YÖK Başkanı iken, adaşı ve davadaşı Alemdarzâde, bir öğretim üyesine, Sen İslam Ansiklopedisi diye şeriatçı bir ansiklopedide maddeler yazmışsın... Zinhaar Profesör olamazsın!... dememiş ve sanki, sırf ipini çeksin diye sosyal demokrat bir hocaya bilir kişilik görevi verilmemiş... (O hoca da sapına kadar ilim namusuna sahip biri olduğu için doğruları takır takır yazarak, İslam Ansiklopedisinin gericilikle, irtica ile şeriat ile ilgili bir ansiklopedi olmayıp uluslararası bir ansiklopedi olduğunu ve kaynağının da Batı olduğunu yazınca sanki adaşının ve davadaşının nevri dönmemiş.)
Şimdi de tutmuş, bizi salak yerine koyuyor...
*
28 Şubatın bütün ayakları çöküyor ve çökecek... Çünkü tarihin akışı bu zihniyetin yok olması yönünde. Kimse tarihin yönünü değiştiremez. Yüzde 50 ile iktidara gelen iktidar partisi bile istese, bu yön değişmez... Tarihin akışı iktidar partisini ve iktidarı değiştirir; bu akış tersine olmaz artık. Ok yaydan, macun tüpten, söz ağızdan çıktı... Bundan sonra tarih, özgürlükler ve demokrasi yönünde akacak.
Türkiyedeki değişimin önündeki engeller birer birer kalkıyor. Gerçekten Türkiyenin ekseni değişiyor ve hiçbir şey 20. yüzyıldaki gibi olmayacak. Ordu, basın, yargı ve üniversiteler, değişimin önündeki en büyük engellerdi; şimdi bunların her biri demokratik çizgiye çekiliyor.
Düne kadar, değişime direnen kurumların bir kısmı, 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumunda yapılan değişikliklerle millî iradeyi yansıtacak demokratik çizgide işlemeye başladı. Bundan sonra partizan cumhuriyetçilerin kurtarılmış bölgeleri yok!... Herkes her yerde olacak...
Son 10 yıldan beri yaşanan zihniyet değişiminde, YÖK, Üniversiteler Arası Kurul ve rektörler, büyük bir direnç göstermeye yeltenmişlerdi. İkide bir iktidarı eleştiren bildiriler yayınlıyorlar, yürüyüş ve gösteri düzenliyorlar, üniversite personelini bu yürüyüşlere katılmaya zorluyorlardı. Bu, bin yıl süreceği söylenen 28 Şubatın bir parçasıydı. Yani, 28 Şubat 1996-1997de başlayıp 2002de bitmemişti. Bu darbeci çeteler, 1996 yılından itibaren iktidarla kavga etmeye başlamış ve bu kavgada yer alan üniversiteler, 2002de değişimi okuyamadıkları için viraj alamamışlardı. Şimdi viraj alamayan YÖKçülerin ve üniversite yöneticilerinin hesap verme günüdür. Artık, bunlardan sadece hukuk değil, tarih de hesap soruyor.
Bakmayın siz arkadaşın Dimdik ayaktayız!... Yıktırmayız!... teranelerine. Karanlıkta korkuyla ıslık çalmaktır yaptığı. Böyle ıslık alacak daha başkaları da var. Wait and see!..
*
Kahve koydum fincana
Hele bakın şu cana
Bir yol gider pürüzsüz
Tandoğandan Sincana...
*
Türkiyede güzel şeyler oluyor be Süheylâ!...
Neşeli bir türkü söyleyesim var...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.