Sıcak gelişmeler ve artan bilgilenme ihtiyacı..
Yaz ayları iki yıldır normalin üzerinde sıcak geçiyor. Genelde yaz mevsiminde siyaset daha sıradanlaşır, insanların ilgisi başka alanlara kayar, daha yumuşak ve hayata dair faaliyetler öne çıkar. Yazın Meclis'in faaliyetlerine ara verip tatile çıkması, Adli Tatil'in başlaması, bürokraside çalışanların izinlerini kullanmaları, tatil beldelerinin canlanması, okulların tatile girmesi gibi gelişmeler siyaseti ve siyasete ilişkin dinamik faaliyet alanlarını da etkiler.
Ne var ki iki yıldır bu genel eğilime rağmen siyasetin dinamizmi yaz aylarında da hiçbir hız kaybetmeden yüksek dozda cereyan ediyor. Geçen sene nisan ayında başlayan Cumhurbaşkanı seçimi çerçevesinde gelişen olaylar ülkenin yazın ortasında erken genel seçime gitmesine yol açmıştı. Yaz aylarında seçime pek alışkın olmayan Türk siyaseti yaz mevsimini seçim ve seçimle birlikte gelen gelişmelerle geçirdi. Erken genel seçim yetmemiş gibi arkasından bir de anayasa değişikliğinin referandumunu da yaşamıştı.
Bu yıl siyasetin yaza damgasını vurması bir başka faktörle gerçekleşiyor. 14 Martta açılan Ak Partiyi kapatma talepli davanın gelişimine bakılınca yaz aylarında sonuçlanması muhtemel gözüküyor. Anayasa Mahkemesi Başkan Yardımcısı Paksüt'ün belirttiği gibi davanın sonucu nasıl olursa olsun ülkede bir “kıyametin kopması” kesin gözüküyor.
Yazın mutadın dışında hareketli ve sıcak geçmesini temin eden sadece iktidar partisinin kapatılma davası ve bununla ilgili gelişmeler değil. Bunun yanında bir yıldır ülke gündemini meşgul eden Ergenekon davasıyla ilgili gelişmeler de siyasette ve bürokraside normalin üzerinde bir hareketliliğe ve hassasiyete yol açmış bulunuyor. Bu çerçevede son gözaltına almalar ve tutuklamaların yol açtığı gelişmeler yazın sakin ve sıradanlığını bozarak herkesi müteyakkız hale getirmiştir. Sonuçta hepimizin gözleri önünde yaşananlar yazın sıcağını daha da sıcak hale getirmiş, harareti artırmış ve mutadın üzerinde bir dinamizmle bizi yüz yüze getirmiştir.
Olup bitenlerin hızlı akışı, henüz bir olay veya gelişme toplum kesimleri nezdinde anlaşılıp hazmedilmeden yenisinin gündemi işgal etmesi, çağımızın yüksek dinamizm ve değişimine çok uygun bir görüntü oluştursa da yol açtığı onlarca ciddi sorun olduğu görmezden gelinmemelidir. Gündemin bu kadar yüksek bir hızla değişmesi, her an yeni konuların gündemin baş sayfasına tırmanması ve olup bitenlerle ilgili adeta bilgi bombardımanına maruz kalmamız işin özünü anlamayı zorlaştırdığı gibi yeteri kadar düşünmeyi ve tavır almayı da imkansız hale getirmektedir.
Mesela geçen sene bir anada ülke gündemini işgal eden meşhur Cumhuriyet Mitinglerinin özünü ne kadar anlamış ve nasıl bir tavır geliştirmiştik? Taraftar basının gözümüze soktuğu ve asla başka türlüsünü düşünmemizin imkansız olduğu bir ortamda gerçekten iktidar partisinin eylemleriyle ülkeyi götürdüğü otoriter sistemi protesto etmek, iktidara uyarılarda bulunmak için mi düzenlenmişti? Yoksa bugünlerde satır aralarında ortaya çıktığı gibi bir mihrakın belli siyasi amaçları gerçekleştirmek için toplumu mobilize etme başarısı mı idi?
Yine Nokta dergisinde yayınlanan darbe günlükleri neden gerekli ilgiyi görmemiş, derginin kapanmasına, günlükleri yayınlayan editörün yargılanmasına ve nihayet beraat etmesine yol açan gelişmeler ciddi şekilde değerlendirilmemiştir? Bugünse herkes o günlüklere bir biçimde yer vermekte ve gelişmeleri oradan hareketle ele almaktadır?
İşaret etmek istediğim temel nokta şurası: iki yıldır yaz aylarının alışılmışın üzerinde hareketli ve sıcak geçmesine yol açan olaylar ve gelişmeler, bir yandan sağlıklı düşünme ve değerlendirebilme imkanını ortadan kaldırıyor, diğer yandan basının provokatif yayınları gelişmelerin özünü anlamamızı imkansızlaştırıyor. Bütün bu olaylarda toplumu sağlıklı bilgilendirme sisteminin olmaması herkesi dedikoduya ve akıl almaz söylentilere ve fiskoslara teslim ediyor. Sağlıklı bilgilendirme ihtiyacı öncelikli bir sorun olarak önümüzde duruyor.