Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Unutulmuş çocuklar

Unutulmuş çocuklar

“Çocuk” dediğime bakmayın. Şu anda hemen hepsi en az 50-55 yaşındalar. 60’a merdiven dayayanları da vardır.
12 Eylül’de hapse girip bir daha çıkamayanlardan söz ediyorum. Zulmün bile adaletsizce dağıtıldığı bu ülkede, aynı suçu işleyenlerden bir grup “şuncu”ysa, affa kadar uzanacak bir süreç, diğer grup “buncu”ysa bas cezayı, sürünsün, hapislerde çürüsün!...
1980 öncesi, kardeşin kardeşe kırdırıldığı günlerde, darbe ortamının hazırlanması için, birilerinin kazanın altına odun attığı günlerde, 18-20 yaşlarında pek çok genç birbirlerini öldürdü. Bunlardan bazıları, suçsuzlukları sonradan ortaya çıksa da “ibret olsun” diye “Bir oradan, bir buradan” mantığıyla idam edildi. Gidenler, bedel ödeyerek ve arkalarında acı bırakarak gittiler; kalanlar ise ölmekten de beter edildiler; ölümü ister hâle getirildiler.
Ne biçim yargı ve adalettir ki, Marksist suçlular, ne kadar adam öldürmüş olsalar da, “örgütlü suç” adı altında bir defa idama mahkûm edilirken, Ülkücüler, her olay için ayrı ayrı idam ile cezalandırıldılar. “Zulmün bile adaletsizce dağıtıldığı” derken, kastım budur.
¥
1980’lerden bugüne pek çok yasal düzenlemeler ve af kanunları çıktı. 1991 Şartlı tahliyesinde, pek çok “kader mahkûmu” salıverilirken, Adalet Bakanı Mehmet Moğultay’ın müracaatıyla, bir grup Ülkücü, hapishanelerde kalmaya devam etti. Zulümde adaletsiz olan zihniyet gene iş başındaydı ve tahliyelerde de adaletsizlik yapılmıştı.
1999’da çıkan “Rahşan Affı”nda önce 45 bin kişi hapishanelerden çıkarken “unutulmuş çocuklar” Yusufiye’lerde çile çekmeye devam ediyorlardı. Dikkat edin, tahliye edilen 45 bin kişinin içinde de yoklardı ve gönül verdikleri parti iktidar ortağıydı.
Bugün, 12 Eylül öncesini kana bulayan, asker, polis, devlet adamı öldüren THKO; DHKP-C, Dev-Genç, Dev-Yol, Dev-Sol mensuplarından bir kişi bile kalmadı hapiste. Ama eylemlerini “vatan için” yaptığını zanneden bir grup Ülkücü, “içerde unutuldular.”
Suça bulaştırılmamış olsalardı şimdi torun sahibi olacak 5 genç, 30 yıldan fazla bir zamandan beri içerde. 100-150 kadarı da yurt dışında. Bugüne kadar herkes için tecelli eden “merhamet”, bugüne kadar bir türlü tecelli etmedi ve o 5 kişi, dünyadan koptu.
Bu 5 kişinin elleri, bugüne kadar hiç cep telefonuna değmedi meselâ...
Bu 5 kişi, “bilgisayar”a “elektronik beyin” denilen çağda hapse girdi ve hiç biri ne internette sörf yaptı ve ne de mail adresleri facebook profilleri ve twitter hesapları var!
Bu 5 kişi içeri girdiğinde, siyah-beyaz ve tek kanallı televizyon vardı.
Bu 5 kişi, ne otobanlardan geçtiler, ne duble yollardan ve ne de ikinci köprüden!...
Bu 5 kişi, hayatı 35 yıl geriden takip edecekler... 35 yıl içerde yatmaktan daha trajiktir bu.
Bu 5 kişi, dünyanın tamamen değiştiğinden habersiz tıpkı Ashab-ı Kehf gibi unutuldular hapishanelerde...
İşte şimdi bu “unutulmuş çocuklar” özgürlüklerine kavuşuyor.
3. Yargı Paketi’ne eklenen bir madde ile bu “unutulmuş çocuklar” da tahliye olacaklar
Konuyu güncelleştiren ve maddenin yasaya eklenmesini sağlayan Manisa Milletvekili Dr. Selçuk Özdağ’ın da dediği gibi yapılan iş, “hukuk devletine yakışan” bir iştir.
İçlerinden bazılarıyla fikrî uyuşmazlığım olabilir ve bunlar 5 kişi değil de 1 kişi bile olabilirdi. 1 kişinin unutulmuşluğu bile insanlık için büyük bir ayıptır. 3. Yargı Paketinin bu maddesi ile Türkiye bir yandan bu ayıptan kurtulurken, öbür taraftan “zulmü bile adaletsiz dağıtma anlayışı”ndan biraz daha uzaklaşılmıştır. Vesile olanları tebrik ediyorum.
Şimdi sıra Salih Mirzabeyoğlu’nda. Kitaplarını hiç okumadığım ama sadece düşüncesinden dolayı mahkûm edildiğini bildiğim, 28 Şubat mağduru Mirzabeyoğlu’nun tahliyesi ile özgürlüklerin önündeki bir perde daha kalkmış olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi